Yarın 9 Eylül. Bozguna uğrayan Yunan askerlerinin Körfez'in sularında kaybolmasıyla ilan ettiğimiz kurtuluşun 87'nci yıldönümünü kutlayacağız. Alevler arasından dörtnala geçerek vardıkları Kordon'da zafer nidalarıyla karşılanan Türk süvarileri, o gün sadece Yunan'ı yenmenin gururunu yaşamıyordu. 1922 Eylül'ünün 9'u, aynı zamanda emperyalist paylaşımın topraklarımızdaki son lokmasını da işgal devletlerinin kursağında bıraktığımız gündü.
Yani 'bizim olan' topraklarla birlikte, ayaklarımıza serilen bir kültür şehrinin mirasına sahip çıkmayı da bilmekti 9 Eylül... Ama daha bir hafta geçmeden Basmane'den başlayan ve dev bir ejderha gibi tüm sahili dolaşarak tarihin dokusunu küle çeviren 'büyük yangın'ı izlemekle yetindik. Ne yazık ki o gün teslim aldığımız modern İzmir'i koruyamadık. Bizimdi ya artık, gerisi boş vermişlikti. Büyük yangını çıkaran ellerin sahibini ne bildik, ne de öğrenmek istedik...
***
Zaten 'bizim olan'ı sahiplenmek, tamamen duygusallığa bürünmenin sınırları içinde kalmıştır hep. Elimizden almaya kalktıklarında kaplan kesildiğimiz değerleri koruma, yaşatma ve geliştirme sorumluluğunu göz ardı ettiğimiz bir savunma kültürüdür bu. İşte son örneği: Aklımızca, Yunan'a bir tokat da kendilerine mal ettikleri 'Karagöz Hacivat'ı kaptırmamakla attık. Onların patentini almaya çalıştığı gölge oyununun bize ait olduğunu kanıtlayan dosyamızı inceleyen Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) açıkladı: 'Karagöz Hacivat' Türklerindir.
Böylece kuklalarımızı da resmi evrakla kurtarmanın sevincini yaşadık. Peki, işin aslı böyle mi? UNESCO'nun tespiti, Karagöz ve Hacivat'ın bizlerle yaşayan varlıklar haline gelmesine yetiyor mu? Gölge oyunu tüm dünyada Yunanistan'la anılıyor. Neden? UNESCO Türkiye Temsilcisi Prof. Dr. Öcal Oğuz'un açıklamasına göre, bizde parmakla sayılacak Karagöz ustasına ve 5 liraya bile izleyici bulamayan cılız temsillere karşın, 'sizin değildir' denilen Yunanistan'da 40 Karagöz oynatıcısının her biri yılda 250 gösteri sergiliyor. Bundan ala sahiplenme mi olur?
***
Neyse ki UNESCO, hakkımızı teslim etmekle kalmamış, uzman Karagözcülerin yetişmesini sağlayacak bir İzmir projesine de destek kararı almış. Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü'nün hazırladığı "Karagöz'ü Öğreniyorum" adlı bu proje, ilköğretim okulu öğrencilerine karagöz tasviri yapmayı, perdeyi, kukla oynatmayı ve gölge oyunu müziklerini öğretmeyi hedefliyor. Ayakta alkışlanacak bu çalışmaya göre, uzman öğreticiler, İzmir'de 6-7 ve 8'inci sınıftan 100 öğrenciye 6 ay boyunca kurs verecekler.
50 bin lirayı bulacak projenin koordinatörü EÜ Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü'nden Prof. Dr. Metin Ekici, "Amacımız genç kuşakların Karagöz'le ilgili ne varsa öğrenmesi ve bu oyunların Yunan kültürünün bir parçası olmadığını herkesin görmesidir" demiş.
***
Önceki yazımda da belirtmiştim. Selçuk Dinçer, İzmir'e 'kuklanın kenti' etiketiyle seçkinlik kazandıran uluslararası festivali 3 yıldır sürdürüyor. Şimdi kentimizde Karagözcü gençlerin de yetişecek olması, geleneksel ve modern kukla kültürümüzü tüm dünyada saydırmak adına atılacak güzel adımların müjdesidir. Ama bu açılımın İzmir'e hedeflediğimiz patenti kazandırması için eğitim ve sanat kurumları ile belediyelerimizin dirsek teması şart.
Selçuk Dinçer bu konuda epey yol aldırdı İzmir'e... Bence UNESCO destekli "Karagöz'ü Öğreniyorum" projesinin sonraki adımlarında onun deneyimlerinden de yararlanılmalıdır. Çünkü eğitim kadar, Karagöz oyunlarının sahnelenmesi, sevdirilmesi ve yaygınlaşması da önemli. Kaldı ki dünya sınavına diş biliyorsak, Yunanistan'ın geldiği noktayı unutmamalıyız. Biz yıllardır geleneksel tiyatromuzun yüzüne bakmazken, 'bu sizin kültürünüz değil' denilen komşumuzda 50 civarında Karagöz tiyatrosu açılmış.
Kral mezarları Günay'ı bekliyor
Dalyan'da kayalara örülmüş kral mezarlarının, yakalandığı hastalık yüzünden pul pul dökülmeye başladığını yazmıştık. Likyalıların, Kaunos Antik Kenti sınırlarındaki binlerce yıllık el hünerlerinin tarihten silinmemesi için orada uzmanların titiz bir çalışmayla başlaması kaçınılmaz. Sorun, Antik kentin Kazı Başkanı Prof. Dr. Cengiz Işık'ın, 'kaya kanseri' tanımlaması kadar büyük...
Ama bunun için de Kültür ve Turizm Bakanlığı, yüksek maliyeti karşılayacak bir bütçe ayırmak zorunda. Turizm Bakanımız Ertuğrul Günay konuya hakim. Daha kapsamlı bir fikre varabilmek için Kaunos'taki kaya mezarlarını incelemek üzere bu hafta orada olacağını da açıklamıştı. Hem tarihe hem çevreye daha büyük bir zarar vermeden alınacak önlemler için zaman daralıyor. Kral mezarları, Bakan Günay'ı bekliyor.