Devlet Tiyatrosu'nda sahnelenen 'Yollarda' ile ilgili yazımın ardından, oyunun yazarı Haluk Işık'tan ilginç bir mektup aldım. Hem 'Yollarda'nın yazılmasından sahnelenmesine kadarki süreci hakkında bilgiler aktaran, hem de benim 'sanatta tarihimizi yansıtan eserlerin son zamanlarda arttığı' fikrimi eleştiren bu satırları, dağarcığınıza ışık tutacağını düşünerek yayınlıyorum:
Sevgili Bülent Gürlük,
Eleştirini okudum, övgülerine, inceliğine ve duyarlılığına teşekkür ederim. Bir küçük katkı; 'Yollarda' neredeyse 10 yıllık bir oyundur. Hülya Savaş gibi bir oyuncuyu, Doğan Yağcı gibi bir yönetmeni ve oyunuma ruh veren Devlet Tiyatrosu'nun genç sanatçılarını bekliyordu sanırım. O yüzden dünya prömiyeri yıllarımı verdiğim evimde, İzmir Devlet Tiyatrosu'nda gerçekleşti. Aslında, oyun kişisi kadın değil, erkekti. Ama Hülya için, değiştirmeye değerdi, değiştirdim. İyi ki yapmışım, 25 yıllık arkadaşımdı, şimdi yeteneğiyle oyunumu kutsuyor ve hayranlığımı bin kat daha pekiştiriyor. Yazar olarak ben, izleyicisi olarak hepimiz ne kadar şanslıyız değil mi? Elbette bir DT Müdürü olarak, repertuvarına böylesi bir oyunu seçmesi, yalnızca bir cesareti değil, çağdaş bir kadın sanatçının ülkesine dair sorumluluğunun ışıltısını da gösteriyor.
Oyunda anlatılan öykülerin bir kısmını bizzat yaşadım, bu anlamıyla otobiyografik özellikler de taşır. Sana "yazar konuşuyormuş gibi..." eleştirisini yazdıran belki bu özelliğidir. Uzun olması ve yinelemelere gelince, buna pek katılmıyorum ama eleştirilerinin yol göstericiliğinde oyunu bir daha izleyeceğim.
YOK SAYILAMAZ
"Son zamanlarda bu tür oyunlar, filmler, diziler çıkmaya başladı" anlamındaki yaklaşımına küçük bir düzeltme ve katkıda bulunmama izin ver. Elbette dediğin gibi, sanat ve sanatçı yaşadıklarımızdan, hafıza sorunu yaşayan ülkemizde olup bitenlerden söz etmekle sorumludur.
'Külrengi Sabahlar'ı, herkesin konuşmaktan bile korktuğu bir dönemde yazmıştım ve 12 Eylül faşizminin düzmece hukuk anlayışıyla idam ettiği Erdal Eren'i anlatıyordu. Salihli Belediyesi Oyun Yazma Yarışması'nda, çok seçkin bir seçici kurul tarafından 'En İyi Oyun' ödülüyle onurlandırılmıştı. 'Memleket Hikayeleri' adlı oyunum, 1996'da bizzat yaşadıklarımızı anlatan, ülkenin her yerinde 350 dolayında sahnelenen, içeriği yüzünden 58 yerde yasaklanan, tam bir belgesel oyundur. Onu da Ankara Ekin Tiyatrosu, Rüştü Asyalı yönetiminde sahnelemişti. Yine 'Hoşgeldin Amerika'yı (Marshall Yardım Planı ile ülkemize, 1946'da Missouri gemisiyle gelen emperyalistin ve onu karşılayanların öyküsünü anlatır) 15 yıl önce yazmıştım ve Kültür Bakanlığı Ödülü bile verdiler. Ankara ve İzmir Devlet tiyatrolarında, Hadi Çaman Yedi Tepe Oyuncuları'nda sahnelendi. Bu oyunların hepsi belgelere, tanıklıklara ve yaşanmışlıklara dayanır.
Bunlardan niye söz ediyorum? Kendimi övmek için değil, beni yakından tanırsın, en sevmediğim tavırdır. Yalnızca, koca koca tiyatro insanlarının ikide bir, "Uğur Mumcu'nun Sakıncalı Piyade'sinden başka, yakın tarihimizi anlatan belgesel nitelikli oyun yazılmadı ülkemizde" gibisinden fikir beyanlarında, ben ve benim gibi insanların ürünlerini yok saymalarından dolayı rahatsız olduğum için. Bu oyunların hepsi estetik ve düşünsel açıdan eleştirilebilir elbette, ama yazılmamış olarak değerlendirilemez.
İzmir basını gibi, sanatsal ürün eleştirisinin çok kısır olduğu bir ortamda, oyunumun senin kaleminden eleştirilmesi, beni çok mutlu etti, onurlandırdı. Tekrar teşekkür ederim.
Sevgi ve selamlarımla...
'YOLLARDA' ÖNEMLİ
Mektup, Güzel Sanatlar Fakültesi'nde yazarlık dersleri verdiği dönemde öğrencisi olduğum Haluk Işık'ın haklı hassasiyetini yansıtıyor. Elbette ki 15 yılı aşkın bir süre öncesinde tanıdığım Haluk Işık'ın Türk oyun yazarlığına katkılarını ezbere biliyorum. Örneğini verdiği 'Külrengi Sabahlar' ve 'Hoşgeldin Amerika' oyunlarının metinlerini öğrencilik yıllarımızda ilk okuyanlardandık.
Ama ben Cumhuriyet sonrası siyasi tarihimizin sunduğu malzemeyi sanat ve edebiyat alanında değerlendirmekte geç kaldığımızı vurgularken genel bir yaklaşımda bulunmuştum. Özellikle roman, film ve televizyon dizilerinde bu konudaki boşluğu dolduracak yapımlar son yıllarda artmaya başladı. Ki toplumun yaşadığı acıları ve göremeyecekleri güzel günler uğruna hayatını feda eden fidanları düşündükçe, onların anısına sahip çıkacak sanat üretimini çok yetersiz buluyorum.
'Yollarda' oyunu, içeriği ve kurgusu yönünden bu alanda önemli bir boşluğu doldurduğu için mutlaka izlenmesi gerektiğini düşünüyorum.