Sarmaşık'ı okuyanlar yakından biliyor. Yazmaya başladığım günden bu yana, gerek köşemde, gerekse 'duayen' sanatçılarla yaptığım röportajlarda, İzmir'in kültür yaşamındaki geri kalmışlığı tartışmaya çalışıyorum...
Genelde aklın yol birliğinden hareketle, kentin çağdaş yüzünü asıl ortaya çıkaracak 'kültür dokularından' yoksun kaldığımızı çoğunluk kabulleniyor. Ama kulağımıza, "Hiç mi olumlu bir şey yapılmıyor. Bunlar neden yazılmıyor" tarzında serzenişler de ulaşıyor.
***
Birincisi, atlayacağımız her haber gazetecilik kimliğimize zarar vermekten öteye gitmeyeceği için, 'yapılanları yok say' komutunu bilincimize tanımlayamayız.
Bakış açısındaki yanlışlık şurada. Biz İzmir'in kültür yaşamı adına döşenen taşları, 4 işlem zekasıyla toplama çıkarma yaparak hesaplamıyoruz. Bu kentin ciddi sorunları var. Atılan adımların ne kadarı bunları ortadan kaldırmaya yönelik, buna bakıyoruz.
***
İşte Kültürpark'ın durumu... Adı aldatmıyor mu insanı? 'Kültürü' yok ama 'parkı' var. O da yerin altında... Sırf o mu? İzmir'in tarihi de büyük bölümüyle toprağın altında. Hala gün ışığına çıkarılmayı bekliyor. Türkiye'nin üçüncü büyük kentiyiz. Kaç festivalimiz var? İzmir, caz ve Kukla Günleri...
Şehir tiyatrosu yok, yılın tamamına yayılan bir etkinlik zenginliği yok... Hangi belediyemizin profesyonel bir oda tiyatrosu mevcut? 6 üniversitemizden kaçının tiyatrosu, senfoni ya da oda orkestrası var? Kentin dört bir yanına salonlar yapmak yetmez. Binalara değil, insana yatırım yapılmalı...
***
Hoş, bina konusunda da zaten defolu bir kentiz. Avrupa çapındaki operamızın binası olmadığı gibi, bale sanatçılarımızın çalıştığı tütün depolarında bile rahatı kalmadı. Bıçak sırtı bir 'kapı önüne konma' tedirginliğiyle temsillere hazırlanıyorlar.
4 milyona yakın İzmir nüfusu, Devlet Tiyatrosu'nun el kadar 3 sahnesine bakıyor...
Oysa sadece biz değil, işadamları da hep söylüyor: Kentin ekonomik gelişiminde turizmin büyük önemi var. Ve turizmin gelişmesi de kentin tanıtımına bağlı.
***
Peki, nasıl ve neyle tanıtacağız kentimizi? Nasıl tutacağız gelen turisti... İlk olarak, "Bu kentte gezilecek, görülecek, izlenecek ne var? Sanat etkinliklerinizin yıllık programına bakabilir miyiz? Hangi müzeleri gezebiliriz? Hangi semtte, hangi festivali tercih edelim" diye soruyor elin adamı...
Oysa İstanbul'u geçtim, gidin Eskişehir'e, Bursa'ya... Fark ortada. Sadece otel sayısıyla, yatak kapasitesiyle, limanı genişletmekle, iklimiyle turizm canlanmıyor.
***
Bakın ne demiş İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş, geçtiğimiz ayın İTO Meclis toplantısında: "Ticaretin gelişmesinin yolu turizmden geçiyor. Yeni projelerle turizme destek vermeyi sürdüreceğiz. Bu yılın ilk 6 ayında İzmir'e 430 bin turist geldi. Bunların 139 bini kurvaziyer ile uğramış. Üçte biri ise havaalanına inmiş ama İzmir'e girmemiş. Kente gelen turist sayısındaki artış, sadece yüzde bir...
Oysa Türkiye genelindeki artış oranı yüzde 10. 40 bin yatağımız, güneş ve tarihimiz var ama turizm gelişmiyor..."
***
Fiziki ve sosyal konumu gereği, turizmi hedeflemeyen bölgelerimiz de olmasına rağmen, Türkiye'de ortalama yükseliş yüzde 10. Ya kapısı Batı'ya açılan, Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü, en büyük medeniyetlerine ev sahipliği etmiş İzmir'imizde niye turisti bağlasanız durmuyor? Ya da tersini sorayım: Neden dursun ki?
İTO'nun sanata önem verdiğini ve bu alandaki projeleri desteklediğini biliyorum. Ama artık sadece lafa gelince 'sanatı' hatırlayan iş çevrelerimiz de yukarıdaki sorumun cevabını düşünmeye başlamalı? Her şeyi de sadece belediye veya devletten beklemek gerekmiyor.