İnsanın kimi zaman attığı adımların doğruluk payını sorguladığı anlar oluyor. Özellikle bizim mesleğimizde, kişisel çabaların 'yanlış anlaşılma' riski epeyce yüksektir. Çünkü herkesin yapılan işleri değerlendirmesi, kendi ufkuna ve dünyayı algılama şekline göre değişkinlik içerir.
O yüzden yazılarımızda ya da yaptığımız söyleşilerde ortaya çıkan tavırların, 'dışarıda' uyandırdığı etkiyi sezmeye çalışır ve iyi kötü gelen her tepki sayesinde kendi nabzımızı yoklarız. Görüşlerimiz, suya atılan taşın etrafındaki daireler gibi daha geniş çevreleri kapsayan bir dalgalanma yaratıyorsa ne mutlu...
***
Takipçilerim biliyor... Şu köşede İzmir'in sanat yaşamına el attığım günden beri, en çok şehir tiyatromuzun olmayışını eleştirdim. Ardından, kendi alanında zirveye ulaşmış sanatçılarla yaptığımız röportajlarda da 'teşhis' değişmedi.
Ali Poyrazoğlu, Zeliha Berksoy ve Turgut Özakman gibi büyük ustalar, akıl yolundan şaşmadığımızı kanıtlarcasına aynı yaraya parmak bastılar. Şimdi sırada, oyunları yurtdışında sahnelenen ünlü bir yazarımız daha var. Bakalım, onun hışmından nasibini alacaklardan yeni bir ses çıkacak mı?
***
Bu arada, Turgut Özakman hocanın röportajıyla oluşan iki 'fikir hareketliliği'ne değinmek istiyorum. Bunlardan birincisi Konak Belediye Başkanı Dr. Hakan Tartan'dan geldi, ikincisi ise eski kültür bakanlarımızdan Suat Çağlayan'ın Habertürk'teki köşesinde kendini gösterdi.
İlkinden başlayalım... Turgut hocam söyleşisinde, "Konak Belediye Başkanı Dr. Hakan Tartan, tiyatrocu bir anne babanın ekmeğini yedi. Bu yüzden şehir tiyatrosunun kurulması için çaba göstermesini gözlerinden öperek kulağına fısıldıyorum" diyerek açık bir çağrıda bulunmuştu. Ayrıca Prof. Dr. Özdemir Nutku'yu da fikrine başvurulacak adres olarak göstermişti.
***
Hemen ertesi gün konuştuğumuz sevgili Başkanımız Hakan Tartan, "Ben yediğim ekmeğin hakkını seve seve veririm. Kısıtlı bütçemiz ve 3 salonumuzla birlikte, şehir tiyatrosunun kurulması için yapabileceğim ne varsa hazırım. Özdemir hocama kapımız sonuna kadar açık. Gelsin ne istiyorsa yapalım. İmkanlarımızın sınırlarını zorlamak adına hiçbir fedakarlıktan kaçınmam" diye açıklamada bulundu.
Başkan'ın samimiyetine sonuna kadar inanıyorum. Daha önce de şehir tiyatrosu özlemini dile getirmişti. Ama biliyorum ki, bu proje ancak Büyükşehir Belediyesi'nin elindeki olanakların seferber edilmesiyle başarılır. Hakan Başkan'ın gönüllülüğü ve desteğe hazır duruşu ise Büyükşehir'e 'cesaret' aşılamalıdır.
***
Gelelim Suat abinin yazısına... O da Özakman'ın değinmelerinden esinlenerek, kentin kültür yapısındaki en önemli eksikliğin 'şehir tiyatrosu' olduğunu tescilledi. Hem de bu konuda Özdemir hocamın varlığını iyi değerlendirmek gerektiğini vurgulayarak.
Elbette birikimiyle İzmir'e ışık tutmasına her zaman ihtiyaç duyduğumuz Suat Çağlayan, şehir tiyatrosu eksikliğini bilmiyor değildi. Ama o röportaj serisiyle, eksikliklerimizi tartışmaya farklı boyutlar kazandıracak adımlar atmanın güzelliği burada. Doğru adreslerden 'olumlu' sesler getiriyoruz. Bu da benim, 'akla getirme' gururum artık.
Nerede bu Ali Osman Taş!
Bir yerde değil. Şurada arkamdan ya sürekli sesi geliyor, ya da ha bire dinlediği Sagopa'nın nameleri... Peki, 'nerede' diye soruşum neden? Çünkü kendisini değil, karikatürlerini özledim. "Alosbi'den Kırıntılar" klişesiyle, orta sayfadaki Erkin Usman'ın köşesinde yeri hazırdı Ali Osman'ın... Bu aralar sayfa sekretaryasındaki yoğunluktan çizmeyi savsakladı. Belki de Sagopa'yı çok dinlediğinden beyni hasara uğradı. Şaka bir tarafa, çiz artık Alosbi...