Atatürk'ün döneminde yaşamış, O'nunla cepheden cepheye koşup, bir ülkenin küllerinden yaratılmasına tanıklık etmiş insanları gıptayla anmışımdır hep...
Yürekleri Büyük Kurtarıcı'nın ülküsüyle kenetlenmiş, O'nunla omuz omuza savaşmış, yangın yerine dönen topraklarda modern bir Türkiye'nin doğuşunu hep birlikte selamlamış tarihi kimliklerden birinin yerinde olmayı kim istemez ki...
En çok da bir yıldız gibi çevresine ışık saçan Ata'nın, gökyüzü büyüklüğünde bir yalnızlığın içinde sıkışan kalbini açabildiği en yakın arkadaşlarına hayranlık duyarım. Çünkü onlar, Atatürk'ün kahramanlıkları ve devrimlerinin yanında, insani yönlerini, çocuksu arzularını, zaaflarını, hayal kırıklıklarını paylaşan, hayatı boyunca buzdağının su altında kalan yüzünü görme fırsatı bulabilen birkaç kişidir.
***
Bu yüzden ilkokuldan bu yana sürekli 'asker' ve 'devlet adamı' kimliğiyle göğsümüzde taşıdığımız Mustafa Kemal'i, sıradan yaşamıyla zihnimde tamamlamak, bilmediğimiz dünyasına yeni pencereler açmak için hakkında yazılan tüm anıları okurum.
Çocukluğundan ölümüne dek yanından ayrılmayan yaveri Salih Bozok, koruması Kılıç Ali, istiklal mücadelesine ortaklık eden Hüsrev Gerede, o dönemin yazarları Falih Rıfkı ve Yakup Kadri, seyahatlerinde yanından eksik etmediği kütüphanecisi Nuri Ulusu'nun anıları bunların başında gelir.
Günümüzde, dogmatik bir kalıp, tapılacak bir ikon veya beton heykelleri gibi esnekliği olmayan bir kişilik halinde algılanmasını O'nun yaşam şekline bağlayan bağnazlara verilecek en güzel yanıt, o anılarda saklıdır.
***
Bu yüzden Ata'yı bütünüyle kavramak isteyen herkes, O'nu çevreleyen zırhların ötesine geçme şansını yakalayan arkadaşlarının anlattıklarını okumalıdır.
Atatürk'ün yine Salih Bozok gibi Selanik'teki çocukluk yıllarından beri tanıdığı, kurtuluş mücadelesi ve Cumhuriyet yıllarında da kendisinden hiç ayrılmayan en yakın arkadaşı Nuri Conker'dir.
Atatürk'e adıyla hitap eden, onun ideallerine bağlı olduğu kadar sırdaşı ve sofralarının baş tacı Nuri Conker'i hep merak etmişimdir. Çünkü ömrünü Ata'nın böylesine yakınında geçirmesine rağmen hem kendi hem de ilişkileri hakkında bilinenler çok azdır.
Bunun en büyük nedeni, Nuri Conker'in tarih içinde adeta gizlenmeye çalışır gibi ne anılarını yazması, ne de yaşadıklarını aile üyeleriyle paylaşmasıdır.
O nedenle başkalarının anlatımlarından gayet renkli, muzip ve Atatürk'ün toleransına en çok sahip olduğunu öğrendiğimiz Conker, adını Conkbayırı taarruzundaki kahramanlığından almasının ve birkaç sofra hikayesinin dışında gizemini hep korumuştur.
***
Ta ki, gazeteci Yaşar Gürsoy'un yakın zaman önce yayınlanan ve benim de geçtiğimiz haftalarda hatmettiğim 'Atatürk ve Can Yoldaşı Nuri Conker' adlı kitabı çıkıncaya kadar.
Tecrübeli gazeteci Yaşar Gürsoy, benim gibi çok merak ettiği Nuri Conker'in siluetini silikleştiren sis perdesini aralamış ve birçok bilgi-belgeye ulaşarak Atatürk'ün en yakın arkadaşını bizlerle tanıştırmış.
Mutlaka okumanız gereken kitapta, Conker'in yaşam öyküsüyle birlikte, çocukluktan ölümüne dek yanında yer aldığı Mustafa Kemal'in hayatı da daha derin bir boyut kazanıyor.
'Atatürk ve Can Yoldaşı Nuri Conker', insani açıdan şimdiye dek bilinmeyen öyküler sergilerken, bir dönemin aydınlanmasına da ibret alınacak anekdotların aktarımıyla ışık tutuyor.