• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Devlet tiyatroları neden gereklidir... BÜLENT GÜRLÜK

Devlet tiyatroları neden gereklidir...

bulent.gurluk@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 03 Mayıs 2012, 16:27
Geçen hafta, İzmir Devlet Tiyatrosu'nda Dostoyevski'nin 'Budala'sını izledim. Tüm seyircileri, dönemsel kimliğiyle 'klasik' tarzın tadına doyuran 'Budala', son dönemde 'devlet tiyatrolarının gerekliliği' konusundaki tartışmalara da yanıt verir nitelikteydi.
Günümüzde sanatsal düşüncenin, rejiden oyunculuğa, dekordan kostümlere varıncaya dek eserin tüm hücrelerine sindiği bir 'klasik' yaratma ustalığını ancak devlet tiyatroları üstlenebilirdi çünkü...
Ne de olsa işi ticarete döken özel tiyatrolar, yabancı komedilerden devşirme ya da cinselliğe yönelme ucuzluğundan geçilmiyor. Elbette aralarında toplumsal sorunlara dokunan, insanların kendisinden bir şeyler bulabileceği eserler de önümüze çıkıyor. Ama teraziye konsa, hangi kefenin ağır basacağı gün gibi ortada.
***
Oysa devlet tiyatrolarının hedefi farklıdır. Türk oyunlarına yer vermek, genç yazarları teşvik etmek, çağdaş eserlerin yanı sıra zahmet gerektiren ve eğitimli sanatçıların altından kalkabileceği klasikleri halkla buluşturmak o kurumların misyonudur.
Elbette tüm bunları yaparken gişeyi düşünmek, izleyiciyle salonları dolduracak iletişimi sağlamakla da yükümlüdür. Ama o kalitenin gerektirdiği birikim, emek, ödenek ve zaman harcanırken, ticari kaygılar gütmeyecek bir anlayışı sadece devletin tiyatroları sergileyebilir.
***
Deniyor ki, hiçbir çağdaş ülkede devletin tiyatrosu, opera balesi yok. Doğru ama o ülkelerde sanata verilen değerin kökleri yüzyıllar öncesine dayanıyor. Bu düşünceye sığınanlar, acaba Türkiye ile kıyasladıkları Batılı ülkelerde her şehrin kaç tiyatro ve opera binası olduğunu hiç gözlemlemiş mi?
Onların hem devlet ve yerel yönetimler hem de toplum bazında yakaladığı kültür çizgisiyle, 89 yıllık Türkiye Cumhuriyeti'nin aldığı mesafe bir tutulur mu?
Batı'nın Rönesans ve reformlarla başlayan aydınlanma çağı boyunca geçirdiği aşamalara bir bakın. Herhalde çağdaş tiyatromuzun tohumlarını eken Muhsin Ertuğrul'dan bu yana tiyatro düşüncemizin aynı kıvamı alması beklenemezdi.
***
Öyleyse, önce örnek gösterilen toplumların çağdaşlık bilincini hakim kılalım, sonra sanatın yükünü devletin sırtından atmaya bakalım. Türkiye'de kültür sanatın toplumdaki algısı henüz devletin elini çekeceği kadar olgunlaştı mı?
Bugün, sanat kurumlarının hayatımızdaki yeri boş bırakıldığında ortaya çıkacak tabloyu bir hayal edin, modernliğe bir adım daha mı yaklaşacağız, yoksa iyice uzağında mı kalacağız?
Eğer niyetimiz iyi ve amacımız üzüm yemekse tabii...
***
Bu arada, elbette sanat kurumlarıyla ilgili mevzuatın da elden geçirilmeye ihtiyacı var. Tiyatro, opera bale ve senfoni orkestralarında ne yazık ki tüm sanatçılar aynı emeği paylaşmıyor. Kimileri birçok oyun ya da etkinlikte görevlendirilirken, yıllardır sahne yüzü görmeyenler hem kurumlarına hem devlete hem de arkadaşlarına haksızlık ediyor.
Bunun reçetesi belli. Sanatçılar her yıl yeterlilik testinden geçirilmeli, hangisinin kaç projede yer aldığına bakılarak bir performans değerlendirmesi yapılmalı.
Adil, her kesime sanat üretebilecek yelpazeyi oluşturmayı bilen, toplumsal ilgiyi daha üst seviyeye taşıyacak projelere imza atan kadrolar yönetimlerde yer almalı.
Not: Prof. Dr. Bozkurt Kuruç rejisiyle izlediğimiz Budala'nın ayrıntılarına girmeyi de sonraki yazıya bırakacağız artık.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.