Giriş Tarihi: 24 Haziran 2013, 17:54
Sokaklar, harareti düşmeyen bir 'özgürlük' ateşiyle yanıp tutuşuyor haftalardır... Gençliğin 'kendini saydırma' isyanı, önlerine çıkan her türlü engeli aşmak için zeka fışkıran yöntemler, kavramlar üretiyor. Öyle ki, halktan biri meydanda yürüyünce de gündem yaratıyor, olduğu yerde dikilip durunca da... Çünkü ona başkaları da katılıyor. Müthiş bir akıl ve enerji yumağına dönüşen bedenler kenetlendikçe, püskürtülen gazlar bile onların gazını kesemiyor.
Bu arada sokaklardaki karşıtlık, ironi ve esprileri birer hammadde gibi kendi ilham kaynağında işleyen sanatçılar; besteleri, şarkıları, konserleri, klipleri ve danslarıyla bu 'özgürlük' direnişine bambaşka bir renk, güç katıyor...
***
Bu süreçte, sanatın değişik dallarından tanınmış tanınmamış birçok isim eylemlerin baş tacıydı. Yürüdüler, çalıp söylediler, yazdılar, çizdiler ve ışıklarını yansıttılar gençliğin önüne... Karanlığa meydan okudukça hedef gösterildiler ama vazgeçmediler.
Peki, aynı süreçte gıkını çıkarmayan, sırça köşklerine kapanan veya aramızda magazin silueti halinde dolaşan bir kısım ünlü için ne demeli? Gündemde kalma uğruna çamur atmada, skandal yaratmada, televizyon şaklabanlığında birbiriyle yarışan tiplerin, neredeyse bir aydır olup bitenler karşısında esamisi okunmuyor.
***
Daha önce de altını çizdik. Sanatçı olmak sadece bir meslek değil 'kimlik' meselesidir. Onun yaratıcı yönlerini geliştirecek besin kaynağı ise duygularıdır. Çevresinde, ülkesinde ve dünyada yaşananlara kayıtsız kalamayacağı bir sorumluluk ve hassasiyettir sanatçıyı üretkenleştiren. O yüzden sanat bir direniştir zaten.
Bugün meydanlara sığmayan milyonların coşkusu, savaşı aratmayacak sokak çatışmaları ve ölen gençlerin acısı, bu toplumun sanatçısının yüreğinde en küçük bir ritim değişikliği yaratmıyorsa, onların 'duyguları' ve 'duyarlılığı' sadece menfaatlerine bağlı demektir!
***
Yeri gelince bu modeller, devletin sanat kurumlarını kapatmaya kalkışan iktidar iradesine, 'memur sanatçı olmaz' diyerek omuz verirler.
Ama halkın sorunlarına, haykırışına, uğradığı haksızlıklara kulak tıkayarak nasıl sanatçı olunur, bunun yanıtını hiçbir zaman veremezler! Acaba 'memur sanatçı' olmaz da, kendileri gibi çıkarlarından başka bir şey düşünmeyen 'tüccar sanatçı' olur mu?
***
Daha Gezi Parkı olayları patlamamışken, devletin sanat kurumlarında çalışan tiyatro, opera bale ve orkestra sanatçıları, özlük haklarını korumak, milletin en geniş çapta sanat hizmeti alabileceği kurumlarını yaşatmak için mücadeleye başlamıştı.
Bu sanatçılar, Gezi protestoları sırasında da gücünü demokrasi ve yasalardan alan her Türk vatandaşı gibi meydanlara yöneldiler. Zira talep edilen, her kesimin yaşam tarzına saygı gösterilecek bir özgürlük atmosferine kavuşmaktı. 'Sanata Evet' parolasıyla halkı destek çemberine çekmeye çalışan o 'memur sanatçılar', halk sokağa dökülmüşken susacak mıydı?
***
Şimdi öğreniyoruz ki Kültür Bakanlığı, eylemlere destek veren devlet kurumu sanatçıları hakkında soruşturma hazırlığındaymış. Kendilerinden liste istenen Devlet Tiyatroları ile Opera Bale genel müdürlükleri, 'Şu anda sanat sezonu tatilde olduğu için bilgimiz yoktur' yanıtını bastırmış Bakanlığa...
Ama ne yazık ki Güzel Sanatlar Müdürlüğü'ne bağlı senfoni orkestralarının şefleri, Bakanlığa tek tek liste göndererek 'gammazlık' görevini yerine getirmiş! O sanatçıların kol kola girdiği kesimlerle birlikte demokratik yollardan dile getirdikleri aydınlık Türkiye özlemi ve sanat kurumlarının varlığını sürdürmesi, 'ispiyoncu' şeflerin umurunda değilmiş demek ki... Brravooo! Brravooo!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın.