Giriş Tarihi: 25 Kasım 2013, 17:24
Mevlana Celaleddin Rumi'nin, tüm insanlığı hoşgörü ve kardeşlik duygularının eteklerinde buluşturma çağrısı yüzyıllardır tüm dünyanın yüreğinde yankılanmıyor mu: "Gel, ne olursan ol, yine gel."
Zamanın derinliğinde, özellikle sanatı ve sanatçıyı da etkileyerek duygu dünyamıza birbirinden değişik estetiklerle sokulmayı başaran Mevlana felsefesi, bu kez de balenin diliyle gönüllerimizi fethetti. Önceki cumartesi gecesi, İzmir Devlet Opera ve Balesi'nin sanatseverlerle buluşturduğu "Mevlana'nın Çağrısı" balesini kesinlikle hepinizin görmesini dilerim.
***
Üstat Şefik Kahramankaptan, Mevlana'nın kendi ışığını keşfetmesinde büyük etkisi olan 'Şems-i Tebrizi' ile karşılaşmasını, onun yarattığı değişim ve bundan rahatsızlık duyan Şems aleyhtarlarıyla arasındaki irade çatışmasını mükemmel bir librettoya dönüştürmüş. Can Atilla'nın olağanüstü müzikleri ve dramatik unsurları öne çıkaran Mehmet Balkan'ın koreografi ustalığıyla sahneye taşınan eser, içeriği kadar sahne sanatları yelpazesinin tüm renkleri ustaca kullanılarak görsel bir şölen yaratmış.
***
Lale Balkan'ın başarıyla sahneye koyduğu "Mevlana'nın Çağrısı" balesinde, Tayfun Çebi'nin, sahneyi işlevsel kullanarak eserin ruhunu ve derinliğini sade bir şıklıkla yansıttığı dekor zekası, Aydan Çınar'ın yaratıcı kostümleri, Tarı Deniz'in ışık efektleri, Şafak Türkel'in projeksiyonundan yansıyan görüntüler ve neredeyse sahnede ayrı bir yer tutacak gösterişteki makyajlar, oyunun seyir keyfine keyif kattı.
Her zaman ifade ettiğim gibi, dramın, dansın, hayal gücünün ve kısaca illüzyonun büyüsüne kapılmada bütünlüğün, uyumun büyük payı var.
***
Danslarda, İzmir Balesi sanatçıları farklılığını bir kez daha sergiledi. Mevlana'yı oynayan Dolun Doyran, Şems'te Egemen Kement, Gevher rolündeki Burcu Olguner başta olmak üzere, tüm bale ekibi insanüstü bir gayretle elinden gelenin en iyisini sundu.
Mevlana'nın Şems'le tanışması ve ona sırtını dönenlere rağmen Şems'i yanında tutma çabaları, olgunlaşması, çağrısı ve Mevlevi maneviyatını oluşturan semazenliğe varışın aşamaları, reji gereği çağdaş baleden dönemsel hareketlere uzanan bir koreografi çeşitliliğiyle kendini gösterdi. Atilla Can'ın da bu geçişleri adeta notalarla dokuyan bestesi, belli ki Mehmet Balkan'ın yaratıcılığını beslemiş. Bu arada sevgili Dolun'un oyun boyunca ve sondaki semazen dönüşünde sergilediği üstün performansı ayrıca kutlamak istiyorum.
***
Oyunun finalinde, avuçlarımız patlarcasına alkış tutarken dalıp gittim... 'Gel. Ne olursan ol, gene gel' diye seslenen Mevlana'yı bedeninde, yüreğinde taşıyan İzmir Balesi'ni ve dakikalarca dinmeyen alkışları, keşke sanatı insanımıza çok görenler de izleyebilseydi dedim.
Bütçeden en az payı alan, el kadar salonlarda üretmeye çalışan, Türkiye'nin aydınlık yüzünü dışa vuran sanatçılarımız her sahneye çıkışında "Ne olursanız olun, gene gelin" derken, kendilerine 'gidin' diyen çağdışı zihniyete karşı haykırır gibiler. Acaba, üzerinde çağdaş Türkiye'nin yükseldiği sanat basamaklarını yerle bir etmeye kimin gücü yeter!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın.