• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Çocuk göz teması kurmuyorsa dikkat FİLİZ İÇKE ÖNAL

Çocuk göz teması kurmuyorsa dikkat

filizicke@hotmail.com Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 01 Eylül 2009, 17:44
İsmi söylendiğinde tepki vermemesi, konuşmaması, gözünüzün içine bakmaması otizmin habercisi olabilir Bireyin çevresi ile iletişim kurmasını etkileyen gelişimsel bir bozukluk olan otizmde erken tanı, "erken eğitim" anlamına geliyor. Beyin gelişimi ve öğrenme yeteneğinin 0-5 yaş arası dönemde önemli bir kısmının tamamlandığına dikkat çeken uzmanlar, bu nedenle erken tanı ve erken eğitimin otistik bireylerde yaşamsal önem taşıdığına dikkat çekiyor.
Otistik çocuklar sabırla ve bilinçli bir şekilde yürütülecek özel eğitim çalışmaları ile temel yaşam ve iletişim kurma becerilerini kazanabiliyor. Özellikle müzik ve resimde, doğuştan gelen çok özel yeteneklere de sahip olabilen bu çocukların eğitimle bir önce tanıştırılması gerekiyor. Bunun için erken tanı, erken tanı için de, belirtiler konusunda anne babaların uyanık olması şart.
Otizm tanısı koyarken yaşanılan en büyük sıkıntılardan biri otizmin sadece bir konuşma problemi olduğu düşüncesi. Profesör Doktor Yankı Yazgan, otizmin konuşmayı engelleyen bir problem olduğunu ancak tanıda tek kriterin bu olmaması gerektiğini belirterek, "Göz temasından kaçınma, ismi söylendiğinde tepki vermeme gibi becerilerin zayıf olduğu her durumda otizmden şüphelenmek durumundayız. Öte yandan bu durumdaki çocukların hepsi otizm tanısı almayabilir" diyor. Otizmin etkisi kanıtlanmış tıbbi bir tedavisi yok. Diğer yandan otizm ile birlikte görülen dikkat eksikliği, aşırı hareketlilik, obsesif-kompulsif bozukluk gibi ikincil problemler için değişik etkili tedaviler mevcut. Her ne kadar otizmin kendisi tedavi edilemese de otizme eşlik eden bu problemlerin düzeltilmesi, otizmin tedavisine yönelik eğitim çalışmalarının başarısını artırıyor. Bu da çocuğun gelişimininin önünü açıyor. Prof. Dr. Yankı Yazgan'ın otizm tanısı alan çocukların anne babalarına bir de mesajı var: "Meseleye bir seferberlik yaklaşımıyla asılmaları ve karamsarlığa kapılmamaları en olumlu sonuçları doğuruyor. Anne-babanın bilgilenmesi ve eğitim sürecine aktif olarak katılması, çocukları ile ilişkilerini yoğunlaştırmaları bu çocuklar ve tedavileri için çok önemli."

Belirtileri
- Konuşmuyor (bir şey söylemiyor)
- Bakmıyor (ismine)
- Dinlemiyor (kulak vermiyor)
- Anlamıyor (söylenenleri)
- Durmuyor (yerinde)
- Hep aynı şeyleri yapıyor (gerekmediği halde)
- Derdini anlatamıyor
- Sanki işitmiyor
- Göstermiyor
- Başbaş yapmıyor
- Bir kaç kelimesi vardı onu da söylemiyor
- Garip hareketleri var
- Aşırı hareketli, hep kendi bildiğince
- Oyuncaklarla oynamayı bilmiyor
- Bir şeye takılıp kalıyor
- Çok "bağımsız, özgür"
- Göz teması kurmuyor
- Çocuklara ilgisi yok
- Nesneleri diziyor

Otizm Çalışma Grubu'ndan yardım isteyebilirsiniz
Otizm Çalışma Grubu, İzmir'de otizmi tanıtmak ve otizmli bireylerle ilgili toplumsal farkındalığı artırmak için İzmri İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Özel Eğitim ve Rehberlik Bölümü tarafından kurulmuş. Gruba bağlı çalışmalarını yürüten aşağıdaki kurumlardan otizm ile ilgili bilgi edinebilir, destek isteyebilirsiniz.

İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü Özel Eğitim ve Rehberlik Bölümü
0 232 483 69 44
0 232 489 04 14/170
rehberlik35@meb.gov.tr

Ege Üniversitesi Çocuk Psikiyatrisi Ana Bilim Dalı

0 232 390 14 07
0 232 441 13 43
www.ege.edu.tr

9 Eylül Üniversitesi Çocuk Psikiyatrisi Ana Bilim Dalı

0 232 412 35 51
0 232 412 20 00
www.deu.edu.tr

İzmir İl Sağlık Müdürlüğü
0 232 441 81 11
www.ism.gov.tr

ODER
Otistik Çocukları Koruma ve Yönlendirme Derneği
0 232 464 00 57

Karşıyaka Devlet Hastanesi
0 232 366 88 88
0 232 367 67 67
www.karsiyakadh.gov.tr

Behçet Uz Çocuk Hastanesi
0 232 489 56 56
www.buch.gov.tr

Ağız kokusuna karşı tarçın ve fırçalama
Oruç sırasında tüm gün süren açlık ve susuzluğun ağız kokusuna neden olabildiğini dile getiren Diş Hekimi Alper Çıldır,
"Sıvıyı yutmamak kaydıyla dişlerinizi fırçalayarak, iftar ve sahurda uygun yiyeceklere tarçın ilave ederek rahatsız edici ağız kokusundan kurtulabilirsiniz" diyor. Fizyolojik olarak her sağlıklı bireyde, sabah uyandığında sindirim kanalında biriken gazlar veya dil sırtında üreyen bakteriler nedeniyle ağız kokusu meydana gelir. Ağız kokusunun yüzde 87'si dilden ve dişeti iltihabından kaynaklanır. Bu tip vakalar hekim tarafından yapılan ilk muayenede kolayca belirlenebilmektedir. Diğer taraftan ağız kokusu, sinüs ve akciğer kaynaklı enfeksiyonların, şeker, böbrek yetmezliği ve metabolizma bozukluğu gibi hastalıkların habercisi de olabilmektedir. Oruç sırasında oluşan ağız kokusunu önlemek için dişleri fırçalamanın yeterli olduğunu dile getiren Diş Hekimi Alper Çıldır, "Oruçluyken diş fırçalamanın hiçbir mahsuru olmadığı, din adamları tarafından da defalarca onaylandı. Diş fırçalamak vücudu besleyen bir durum olmadığı için oruçluyken de yutmamak kaydıyla diş fırçalamanın oruca bir zararı bulunmuyor" dedi. Dr. Alper Çıldır'In Ramazan'da ağız bakımı için diğer önerileri ise şöyle:
* Orucunuzu açtıktan sonra ve orucunuza başlamadan önce dişlerinizi mutlaka fırçalayın.
* İftar ve sahurda uygun yiyeceklere ve içeceklere tarçın katın
* Gece uyurken burnunuzun tıkalı olmadığından emin olun ve ağzınızdan nefes almamaya dikkat edin.
* Lokmalarınızı iyi çiğneyin.

Yılda bir kez mamografi hayat kurtarır
ABD'de meme kanseri vakalarının yarısının erken dönemde, birinci evrede teşhis edildiğini, ülkemizde ise bu oranın yüzde 15'lerde olduğunu dile getiren Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi'nden Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Akif Serhat Gür, "Birinci evrede yakalanan meme kanserinde 10 yıllık sağ kalım oranları yüzde 90'ları geçmekte. Ülkemizde de meme kanseri vakalarını zamanında tespit edebilirsek, hem hastalarımızın yaşam süresini uzatabilir, hem de yaşam kalitelerini artırabiliriz" diyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserine karşı, düzenli olarak kendi kendine meme muayenesi yapmak ve 40 yaşından sonra her yıl mammografi çektirmek gerekiyor. Dikkat edilmesi gereken önemli noktalar ise şunlar:
* Kendi kendine meme muayenesi, her ay adet başlangıcının 8'inci veya 10'uncu günü yapılmalı ve en küçük değişiklikte derhal bir genel cerrahi uzmanına başvurulmalı.
* Ailesinde meme kanseri olan kadınlar 30'lu yaşların başından itibaren her yıl ultrason çektirmeli.
* Ailede meme kanseri öyküsü yok ise, 40 yaşından itibaren her yıl mammografi çektirilmesi öneriliyor.
* "Benim ailemde meme kanseri vakası olmadı" diyerek mammografi çektirmemek yapılabilecek en büyük hatalardan biri. Kalıtsal özellikler hastalığın oluşumunda tek etkin değil.
* Mammografi çekildikten birkaç ay sonra bir kitle fark edildiğinde, bir sonraki çekimi beklemeden derhal bir genel cerrahi uzmanına başvurmak gerekiyor.
* Memede kitle fark edidiğinde gidilmesi gereken uzman; bir genel cerrahi uzmanıdır. Bunun nedeni ülkemizde meme hastalıkları eğitiminin genel cerrahlara veriliyor olması.

Karaciğeriniz için meyve yiyin
Diyetisyen Selahattin Dönmez, normal yağ içeriği yüzde 10'dan daha az olan karaciğerde, bu oranın artmasının karaciğer yağlanmasına neden olduğunu ifade ederek, karaciğer yağlanmasının; bakteri, virüs, alkol, ilaç ve yaşlanma gibi sebeplerle olabileceğini söyledi. Karaciğer yağlanmasının, kilo kaybı, ishal, ayaklarda ödem, cildin kuruması ve sarılığa yol açabildiğini anlatan Dönmez, alkolün karaciğere en çok zarar veren etmenlerden biri olduğunu anlatarak, şunları söyledi: "Karaciğerin sağlığı için alkol tüketiminin bırakılması gerekir. Eğer alkol kullanılıyorsa da çok düşük miktarlarda ve haftanın belirli günleri tüketilmelidir. Sakatat etleri, yağlı etler, tavuk derisi ve butu, yumurta gibi kolesterol ve hayvansal yağ içeriği yüksek yiyeceklerden uzak durulmalı. Mümkün olduğunca az yağlı yemekler tüketmeye özen gösterilmeli". Karaciğerin sağlığı için günlük taze meyve ve sebze tüketimine de dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Dönmez, "Özellikle karaciğerden toksik maddelerin atımına yardımcı olduğu için mevsiminde enginar tüketimi artırılmalı. Kahvaltıda düzenli olarak 1-2 tatlı kaşığı bal tüketmek yeterli olacaktır. Baldaki bazı maddeler karaciğer dokusunu güçlendirerek, vücut için hayati önem taşıyan fonksiyonların yerine getirilmesinde önemli bir besindir. Ayrıca gün içinde değişik renkte meyve tüketilmeli" diye konuştu.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.