Dünyada her yıl yaklaşık 14 milyon kişi, enfeksiyon hastalıkları nedeni ile hayatını kaybediyor. Hastalıklara bağlı ölüm oranlarına bakıldığında kalp ve damar hastalıklarından sonra ikinci sırada enfeksiyon hastalıkları geliyor. Hala "en çok korkulan hastalık" olan kanser ise listede yüzde 14 ile üçüncü sırada yer alıyor
Enfeksiyonla gündelik hayatta çok sık karşılaşıyoruz. Örneğin idrar yolu enfeksiyonları ve boğaz enfeksiyonları ilk akla gelenler. Ancak ne yazık ki bu şikayetlerle bir enfeksiyon hastalıkları uzmanına gitmek aklımıza bile gelmiyor. Hatta daha kötüsü çoğu zaman komşu/arkadaş tavsiyesi ile "leblebi yutar gibi" antibiyotik kullanıyoruz.
Profesör Doktor Çağrı Büke'nin verdiği bilgiler, enfeksiyon hastalıklarının çok daha fazla ciddiye alınması gerektiği konusunda gereken uyarıyı yapıyor aslında: "Enfeksiyon hastalıkları çok eskiden beri bilinen ve günümüzde de önemi ve uğraş alanı giderek genişleyen bakteri, virüs, mantar ve parazit adı verilen mikroorganizmalar tarafından oluşan hastalıklar. Tüm dünyada her yıl yaklaşık 14 milyon kişi, enfeksiyon hastalıkları nedeni ile hayatını kaybediyor. Hastalıklara bağlı ölüm oranlarına bakıldığında kalp ve damar hastalıklarından (yüzde 29) sonra ikinci sırada enfeksiyon hastalıkları geliyor. Kanser ise listede yüzde 14 ile üçüncü sırada yer alıyor."
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. A. Çağrı Büke, enfeksiyon hastalıkları konusundaki sorularımızı yanıtladı.
-Enfeksiyon ve enfeksiyon hastalıkları arasındaki fark nedir?
Enfeksiyon ile enfeksiyon hastalıkları arasındaki en önemli fark; mikroorganizmaların vücuda girdikten sonra hastalık belirti ve bulgularına yol açıp açmadığıdır. Belirti ve bulgu ortaya çıkmış ise enfeksiyon hastalığından söz edilmektedir. Hasta kişiden sağlıklı kişi/kişilere çeşitli yollardan bulaşabilen bu tür enfeksiyon hastalıklarında belirtilerin ortaya çıkması bir açıdan hastaların tanımlanmasına/tecritlerine ve böylece hastalığın diğer sağlıklı kişilere bulaşmasının önlenebilmesine olanak sağlamaktadır.
BELİRTİ VERMEYEBİLİR
Buna karşın HİV enfeksiyonunda olduğu gibi bazen virüs vücuda girdikten sonra bazen yıllarca hiçbir belirti ve bulguya neden olmadığından kişiler sağlık kurumuna başvurmaya gereksinim duymazlar. Böyle kişilerin sağlıklı kişilere enfeksiyonu bulaştırmaları biraz daha fazla olmaktadır.
Sonuç olarak enfeksiyon hastalıklarının iki önemli özelliği;
1) mikroorganizmalar çeşitli yollar ile sağlıklı kişilere de bulaşarak (bulaşıcılık özelliği) onlarda da enfeksiyon/enfeksiyon hastalığının gelişimine yol açabilirler
2) enfeksiyon hastalıkları yüksek oranda ölüme ya da kronik hastalık tablolarına neden olabilir.
-Enfeksiyon hastalıklarında başvurulacak hekim, hangi uzmanlık alanından olmalıdır?
Enfeksiyon hastalıklarının tanısında ve tedavisinde en önemli unsur mikrobiyolojik yöntemler ve bunlardan elde edilen sonuçlardır. Bu noktada hangi testin hangi amaç için isteneceği ve çıkan sonuçların nasıl yorumlanacağı bir bütün olup bu bütünlük Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji eğitimi ve uzmanlık öğrenciliği sürecinde verilmektedir. Bu bütünlüğün ayrı ayrı olması tanı ve tedavide yanlışlıklara ve gereksiz gecikmelere neden olabilir. Günümüzde enfeksiyon hastalıklarının uğraş alanı çok genişlemiştir. Konuları da geniştir. Mikroorganizmalar vücutta tüm doku ve organlara yerleşebilir. Sonuçta dokudan ya da organdan değil bir mikroorganizmanın oluşturduğu enfeksiyon hastalığından söz edilmektedir. Mikroorganizmaların neden olduğu tüm hastalıklar enfeksiyon hastalıklarının ve uzmanlarının uğraş alanlarıdır. Bunlar arasında; menenjit, tonsillofarenjit, pnömoni, enfektif endokardit, gastroenterit, idrar yolları enfeksiyonları, hepatitler, bruselloz, toplumdan edinilmiş enfeksiyon hastalıkları içerisinde görülen bazı ancak sık hastalıklardır. Bunların tümünde neden mikroorganizmalardır. Ancak toplumda bu durum iyi bilinmediğinden bazen de hekimlerin yönlendirmesi ile enfeksiyon hastalıkları mikroorganizmalardan çok hastalığın anatomik lokalizayonuna göre değerlendirilmektedir. Bu durum tanı ve tedavi yöntemleri spesifik olan enfeksiyon hastalıklarının iyi, uygun süre, ilaç ve dozlar ile tedavi edilememesine ve böylece hastalığın bazen tekrarlamasına ya da yüz güldürücü sonuç alınamamasına kadar uzanabilmektedir.
El temizliği her durumda koruyucu bir önlemdir
-Enfeksiyon bulaşma riskinden nasıl korunabiliriz?
Enfeksiyon hastalıklarının bulaşıcı özelliğe sahip olması, özellikle hasta kişilerin nasıl hastalıktan korunması gerektiği sorusunu da akla getirmektedir. Bu tamamen geçirilen enfeksiyon hastalığının türüne bağlı olarak değişmektedir. Bazen korunma amacıyla hasta yakınlarının aşılanması gerekebilir. Bazen maske kullanmak söz konusu olabilir. Bazen aynı çatalı, kaşığı paylaşmamak şeklinde olabilir. Ya da daha farklı korunma yollarına ihtiyaç olabilir. Ancak tüm korunma yöntemleri içerisinde el temizliği her zaman ve gerektiği her durumda uygulanması gerekli bir yöntemdir.
Bilinçsiz antibiyotik kullanımı hastalık yapıcı mikroorganizmalara direnç kazandırıyor
Ülkemizdeki en tehlikeli olan ancak bir o kadar da cesurca kullanılan ilaçların başında antibiyotikler ya da genel olarak antimikrobiyal ilaçlar gelmektedir. Bazen kendi kendine, eş dost tavsiyesi ya da eczacı önerisi ile antibiyotiğe başlanmaktadır. Bu durumun reçetesiz satışının önüne geçilmesinden başka çözümü pek gözükmemektedir. Zira bilinçsiz, gereksiz antibiyotik kullanımı ilaçlara dirençli mikroorganizmaların oluşmasına ve bu durum da çok daha ciddi enfeksiyon hastalıklarının gelişmesine neden olabilmektedir. Bir antibiyotik ya da antimikrobiyal ilaç enfeksiyon türüne göre değişmek üzere bazen bir hafta, bazen 15 gün bazen daha uzun sürebilir. Hatta bazen aynı enfeksiyonu ilk defa geçiren ile daha sonraki tekrarlarında antibiyotik kullanım süresi farklı olabilir. Bu durum tedavi başarısı açısından son derece önemli olup uzman hekim önerisine göre ilaçları kullanmak gereklidir.