• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
’Tip 2 diyabeti önlemek elimizde’ FİLİZ İÇKE ÖNAL

'Tip 2 diyabeti önlemek elimizde'

filizicke@hotmail.com Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 30 Eylül 2010, 15:43
Obezite tek başına diyabet riskini 4-5 kat artırıyor. Bu nedenle sağlıklı her bireyin düzenli egzersiz ve sağlıklı beslenme ile ideal kilosunu koruması çok önemli. Anne babasında diyabet olanlar bile yüksek riske rağmen bilinçli hareket ederek hastalıktan korunabilirler

Tip 2 diyabetin tüm dünyada çığ gibi büyümeye devam ettiğine dikkat çeken Doç. Dr. Ayşin Öge, "Diyabetteki en büyük problem; kan şekeri yüksekliğinin getirdiği organ hasarları, organ kayıpları ve 'morbidite' dediğimiz organ eksikliklerinin ortaya çıkmasıyla bireysel yaşam kalitesinin ortadan kalkması, buna bağlı olarak da toplumsal yaşam kalitesinin ekonomik olarak ciddi şekilde zarar görmesidir" diyor. Endokrinoloji, Metabolizma ve İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Ayşin Öge ile diyabeti, diyabetin oluşum mekanizmasını ve nasıl korunabileceğimizi konuştuk.
-Tip 2 diyabet nasıl önlenebilir?
Şunu çok iyi biliyoruz ki tip 2 diyabet genetik bir rahatsızlık. Yani anneniz veya babanızdan birinde tip 2 diyebet varsa sizin yaşamınızda diyabet olma riskiniz yüzde 20. Eğer iki ebeveyniniz diyabetse riskiniz yüzde 40'lara çıkıyor.
Eğer bilinçli bir bireyseniz, bu bilgiye sahipseniz, ebeveynlerinizden birinde veya her ikisinde diyabet varsa yaşamınız boyunca vücut kitle indeksinizin 25'i aşmaması gerekiyor.
Ya da kadınsanız gebelik planladığınızda ideal kiloda hamile kalmanız, gebelik sırasındaki takiplerinize ve aldığınız kiloya dikkat etmeniz, genetik portföyünüzde varolan bu bozukluğu, çevresel faktörlerle uyarıp tetiklememeniz açısından çok önemli.
-Bu faktörlere dikkat etmek genetik riski olan bireyleri tamamen korur mu?
Diyabet olacaksanız bile 15'li, 30'lu yaşlarda değil, 65'li yaşlarda ve hafif bir formuyla buna yakalanmak hem bireysel yaşam kaliteniz hem de toplumsal yaşam kalitesi açısından çok çok önemli. Erişkin tipi diyabet önlenebilir bir hastalık. Ki yapılan çalışmalarda diyabeti önleme programlarının yüzde 70'e varan oranlarda başarılı olduğu ortaya konmuş. Yaşam tarzı değişikliğiyle, egzersiz programlarıyla, karın bölgesi yağ dokusunun olması gerektiği seviyede tutulması ile diyabet riskinizi olabildiğince ileri yaşlara erteleyebilirsiniz. 65 yaşında diyabet olursanız organ kaybı ya da komplikasyon oranınız çok daha düşük olacaktır. ama 15 yaşında diyabet ve insülin direnci ile tanışırsanız 45'li yaşlarda mutlaka organ hasarlanmaları ile yüz yüze gelirsiniz.
-Bu önlemler ne zamandan itibaren alınmalı?
Erişkin çağı diyabeti önlemek için mutlaka çocukluk çağından, hatta kreşlerden itibaren sağlıklı beslenme bilincini oturtarak bu bireyleri 12-15 yaşında insülin direnci, diyabet ve obezite ile karşımıza çıkmaz hale getirmek zorundayız.
Mesleki yaşantımdaki en üzücü şey; hasta portföyümün yaşının gençleşmesi. Çünkü diyabetin artışının nedeni aslında daha genç yaşlara kadar inmesi. Bunun nedeni de obezitenin ve metabolik sendrom dediğimiz rahatsızlığın artması. Dolayısıyla erişkin tipi diyabeti önleyebilmek için mutlaka sağlıklı bireylerin obeziteden uzak durmasını sağlamak zorundayız.
-Karın bölgesi yağlanması diyabet riski açısından neden önemli?

Çünkü karın bölgesi yağ dokusu 25-30'a yakın değişik hormon salgılıyor. Bunların hepsi de kan şekerini ve damar sağlığını dengeleyen hormonlara zıt çalışan hormonlar.
-Bu bölgedeki yağlardan salınan hormonlar vücudun sağlıklı işleyişini sabote ediyorlar bir anlamda...
Aynen öyle. Yağ dokusu olmazsa olmaz bir doku. Olması gerektiği yerde olursa vücut son derece sağlıklı oluyor. Ama olması gerekenin üzerinde katlanarak arttığında pek çok kronik hastalığın başlangıcını tetikleyen zincirleme bir reaksiyon başlatıyor.
-Tip 1 diyabet ve tip 2 diyabet arasındaki fark nedir?
Aslında tip 1 diyabet de, tip 2 diyabet de aynı mekanizmayla; pankreasta insülin salgılayan beta hücresinin bozulması ile ortaya çıkar. Tip 2 diyabet daha geç başlar ve daha yavaş seyirlidir. Zaman içinde pankreasın rezervi kaybolur. Tip 1 diyabet ise ani başlar ve vücut bir anda insülin yetersizliğine girer. Onun için tip 1 diyabette kişiler pankreasta insülin salgılayan hücre bir anda ortadan yok olduğu için birdenbire insülin bağımlısı haline gelirler. Çünkü insülin almadığı sürece bir vücudun yaşamla bağdaşması mümkün değil. Ama tip 2 diyabette ilk bozulan şey insülinlerin kontrolsüz aşırı kullanımıdır. Rezerv yavaş yavaş tükenmeye başlar ve giderek yetersiz hale gelir.

Bunlara dikkat!
Aşırı susuzluk hissi, ağız kuruluğu ve çok su içme
Sık idrara çıkma
Kilo kaybı
Artmış acıkma hissi
Bulanık görme
Huzursuzluk
Eller ve ayaklarda karıncalanma, uyuşma
Sık deri, ağız içi ve idrar yolu enfeksiyonları
Yaraların geç iyileşmesi
Açıklanamayan aşırı yorgunluk
"İnsülin direnci olanlar sadece diyet ve sporla kilo veremez"

Fazla kilolu pek çok kişinin insülin direnci nedeniyle kilo aldığını ve aldığı bu kiloları vermekte zorlandığını dile getiren Dr. Ayşin Öge, bu kısırdöngüyü şöyle anlatıyor:
Bu bireylerde şekere karşı aşırı bir reaksiyon oluştuğu için kan şekeri toklukta çok daha düşük seyrediyor. Hatta 60'ların altına kadar düşüyor.
Şeker düştüğü an sinirlilik, uyku hali, konsantrasyon bozukluğu, algıda azalma, göz kararması, tansiyon düşmesi, çarpıntı ve terleme gibi birçok şikayet ortaya çıkıyor.
Bu insülin salınımları kontrol altına alınmazsa kişi hızla kilo almaya başlıyor. Çünkü her şekeri düştüğünde tatlı ve karbonhidratlı yiyeceklere yöneliyor. Ama her şeker ve karbonhidrat yediğinde de iki saat sonra yine şekeri düşüyor.
Bir kısırdöngü içerisinde hastada insülin salınımı sürekli pik yapıyor. Her insülin piki hastanın karın bölgesinin yağlanmasına neden oluyor.
Bu bireylerin zayıf ve ince kalması mümkün değil. İnsülin yüksekliği beraberinde karın bölgesi yağlanmasını getiriyor. Karın bölgesi yağlanması da insülin direncini daha da artırıyor. Bu kişiler diyet de yapsalar, egzersiz de yapsalar, kilo vermekte inanılmaz zorluk çekiyor.
-Peki bireyler bu kısırdöngüyü nasıl kıracak? Nasıl sağlıklı bir şekilde kilo verecek?
Öncelikle bu kişilerin gerçekten insülin direnci ve metabolik sendrom olup olmadıklarını testlerle ortaya koymak gerekiyor. İnsülin direnci tespit edilirse de pankreasın karbonhidrata karşı verdiği yanıtı ilaçla kontrol altına alıp baskılamak gerekiyor.
Bu yapılmazsa hastaların kilo verme programlarında başarılı olması mümkün değil.
Hastalar da bıkıyor zaten. Üç ay diyet ve egzersiz yaptırdığınızda yarım kilo verirse o hasta o programı bırakır. Verdiğiniz karbonhidrat kısıtlı diyeti de bırakıp normal yemeğe başladığında 75 kilo ile başlayıp 74'e indirdiğiniz hasta, metabolizma da düşük karbonhidratlı düşük kalorili diyetle küstüğü ve yavaşladığı için normal yemeğe başladığında bir anda 84'e çıkıyor.
-Kilolu insanların birçoğunda insülin direnci olduğunu varsayarsak durum çok vahim...
Evet fazla kilolu pek çok kişide insülin direnci var bu değerlere bakılmadığı için bu insanlar kilo vereceğim dedikleri programlardan daha çok kilo alarak çıkıyorlar.



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.