Superman çizgi roman serisinin son sayısında, Clark Kent, Birleşmiş Milletler'de yaptığı konuşmada "Yaptıklarımın ABD politikasının bir parçası olarak sunulmasından yoruldum" diyerek ABD vatandaşlığından ayrılmayı düşündüğünü söylüyor diyor. Bu değişim ABD'deki muhafazakar yorumcuların tepkisini çekse de ve Action Comics yaptığı Superman köklerine hep bağlı kalacaktır, açıklamasıyla geri adım atsa da bir kez takke düşmüş, kel görünmüştür. Çizer, kostümünün renkleriyle dahi ABD bayrağını sembolize eden kahramanı aracılığıyla eleştirel tavrını koymuştur. Amerika zaman zaman kendi içinden muhalif seslerin yükselmesine göstermelik de olsa izin verir. Bunu da öylesine ustaca yapar ki, dünyaya, ' Helal olsun! Evet, zorbalık ettikleri olmuştur ama içlerinde gerçekten çok aklıbaşında adamlar var.' dedirtir. Yani eleştiri işini başkasına bırakmaz.
İşe Superman süzgecinden baktığımızda neden bu topraklardan Kara Muratlar, Tarkanlar çıkıp da süpermenler çıkmadığını daha iyi anlıyoruz. Kara Murat bir uzaylı değil insan evladıdır. Öyle süper güçleri yoktur. Üstüne üstlük bir de Fatih'in fedaisidir, yani devlet memurudur. Süpermen gibi sözümona tüm egemen erkin üstünde değildir. Padişahın gözde bir kuludur. Öyle aklına esen eleştirel açıklmalar yapamaz. Osmanlı dış politikasından şikayet etmek, harcırahının azlığından yakınmak hem ona yakışmaz hem de haddi değildir. Tiz başı vurulaaa!
Muhteşem Yüzyıl gibi ilgiyle izlenen, geçmişimize karşı merak uyandıran, ardılı yüzlerce tarihi romanın satılmasını sağlayan bir dizi filmi de ağır bir eleştiri bombardımanına tutmak bize hastır. Oysa büyük devletleri büyük yapan öz kimlikleriyle barışmaları ve kendileriyle el sıkışmalarıdır. Kendisiyle ve geçmişiyle barışmış bir devlet, an'da daha az hata yapar ve içindeki zararlıları farkedip her hatası için bir dış mihrak aramaya kalkmaz.
Bak sen behey gafil süpermenin düşündürdüklerine! Gavur uzaylı senii, adı batasıca! Uçuşu olaa, konması olmaya! Padişahım çok yaşaa!
Hayy hakk!
AKPliler, Esenyurt meydanındaki gölge oyunu ile, CHP liderinin seçim meydanlarındaki gaflarına gönderme yapmış. Oyunda Kılıçdaroğlu'nu 'Karagözoğlu' temsil ederken, Hacivat da onun yanlışlarını düzelten karaktermiş. Karagözoğlu'nun vaadlerini açıkladığı anda araya giren Hacivat, bunların hükümetin projeleri olduğunu söylüyormuş.
Şimdi, seçim öncesi siyasi rekabetin sert'leştiği, adayların kaset'leştiği, rahatsız edici şu ortamda bir siyasi parti propogandasının gölge oyunu vasıtasıyla yapılması son derece yaratıcı ve sevimlidir ve diğer yöntemlere elbette yeğdir. Üstelik, siyaset, karagöz oyununun doğasında vardır. Tek farkla! Her türlü mizah, egemen güce 'karşı' yapılır. Yani mizah, doğası gereği muhaliftir. İşte bu yönüyle Karagöz, oyunun ana karakteri ve her ne kadar cahil, hatalı ve kaba saba da olsa halkı temsil eder. Oysa Hacivat, bilmiş egemendir.
Bu oyunda karakterlerin tersyüz edilip hem de seçim öncesi bunu yapılması, amaçlananın tam tersine hizmet edip Kılıçdaroğlu'nu sempatik gösterebilir, aman dikkat!
Ayrıca! Karagöz'ün CHP'yi, Hacivat'ın AKP'yi sembolize ettiği bir temsilde gölge oyununu oynatan, perdenin gerisinde olan adına Hayali denen ustanın kim olduğunu düşünmeden edemez, şu yaramaz beynim...
En sevdikleri diziler
Evlenmeye karar veren 80 yaşındaki huzurevi sakini : ÇOCUKLAR DUYMASIN
Kasetzede politikacılar : AŞK VE CEZA
Alsancak'lı hali vakti yerinde dul hanımlar: HANIMIN ÇİFTLİĞİ
Alaçatı'da hızlı tatiller yapan İstanbullu orta yaşlı, hali vakti yerinde dul beyler: NURİ
İhanete dahi uğrasa hep eski dostlarının yanında duran, ezelden beri takım tutar gibi parti tutan İzmirli seçmen: EZEL
Çokeşliliğin yasal olmasını savunan muhafazakar aile danışmanı Sibel Üresin: GENİŞ AİLE
Seçim öncesi, hiç olmadıkları kadar adayı oldukları İzmir'in yanında olan iki bakanımız: GÖNÜLÇELEN
İzmir'de yatırımların önünün açılmasını yıllardır sabırla bekleyen girişimci: ÖYLE BİR GEÇER ZAMAN Kİ
İzmir'de, düğünde de cenazede de en ön safta yer tutan, bir anlamda şehrin kaderini elinde tutan, o açılış senin bu kokteyl benim gezen, cemiyet hayatı fotoğraflarında görmekten içinizi bayan o malum yüz kişi : İZMİR ÇETESİ
Senin annen bir melek değildi; Yavrumm
Dokuz Eylül üniversite Hastanesi'nden bir müdür, Gülay Eşrefgil uyarıyor: Bir hemşireyi sinir etmek istiyorsanız, 'Hemşireler melektir' demeliymişsiniz. Nedenini sordum, 'Hemşirelik zor bir meslektir. Çok sabır ister. Tüm bu zorluğun içinde melek olarak görülmek bizi insani zaaflardan uzak gösteriyor. Oysa biz de insanız ve hata yapma ve hoş görülme hakkımızın elimizden alınmasını istemiyoruz.' dedi.
Modern kadılar
Türkiye'de tartışma yaratan 'Modern kadılar geliyor' haberinin aslını Gediz Üniversitesi Hukuk Fakültesi dekanı Prof. Dr. Muhammed Özekes'e sordum. Haberin yanlış anlaşıldığını, arabuluculuğun Avrupa'da, mahkeme yükünü azaltmak amacıyla kurulan ve uzun yıllar başarıyla uygulanan tavsiye nitelikli bir uzlaştırma modeli olduğunu söyledi. Baro üyesi, hukuk asıllı kişiler mi, yoksa psikologlar mı bu işi yapacak? Özekes, asıl soru ve sorunun bu olduğunu ifade etti...