Alaçatı'nın meşhur ve pahalı plaj tesislerinden birine gittik. Burası lüks bir otele ait hem de.. Bıyığı yeni terlemiş garson çocuk geldi, kafası karışık bir edayla siparişleri aldı. Yaklaşık on beş dakika sonra geldi, siparişini verdiğim deniz mahsullü salatanın kalmamış olduğunu söyledi. (Bu arada diğer arkadaşlarım da iki tost yemek için bekliyorlar.)Yeni siparişi verdim, gitti. Bir on beş dakika daha geçti, arkadaşlarımın tostları geldi. (Evde daha iyisini yaparsınız.) Sipariş edilen çaylar tostla birlikte gelmedi. (Sisteme verilen sipariş, garip bir şekilde mutfaktan çıkmamış.) Bir arkadaşım, madem çay gecikti, bari ben siparişimi değiştireyim, onun yerine bir portakal suyu isteyeyim, diyecek oldu. Garson, 'Onu yapamıyoruz efendim' dedi. ' Neden?' Sisteme siparişi bir kez girdiğinde, onu değiştirme yetkisi sadece müdüründeymiş, onu bulması gerekiyormuş. Allah Allah! Tepem atmaya başladı. Hizmet sektöründe ne demek, benim siparişi değiştirme yetkim yok! Git muhtarlıktan ikametgah senedi getir diyecekler neredeyse ... Neyse zar zor dediğimizi anlatabildik. (Bu arada tesis öyle dolu falan da değil) Yiyeceklerimiz bitti, on dakika sonra içeceklerimiz geldi. Müdürü çağırıp neden böyle olduğunu sorduk, öğle saatlerinde böyle oluyormuş. Şikayet edilebilecek kimse de yokmuş. (Personel çalmasın diye getirilmiş olan) Bu sipariş yazılım sistemi canlarına okumuş. Sistem mübarek on emir gibi çalışıyor... Kaydın girişi var, çıkışı yok! Bir an önce gidelim diye yarı aç yarı susuz hesabı istedik. Baktık, hani o bana gelmeyen deniz mahsullü salata hesapta yazıyor. 'Bu ne?' diye sordum garson çocuğa, küçük Emrah yaptı bana! Göz süzdü, boyun büktü. 'Siz onu ödemeyeceksiniz efendim. Ben olmayan şeyi sisteme girdiğim için oradan çıkaramıyoruz. Ben onu cebimden ödeyeceğim.' Dedi. Söylediğine inanmadım. Bu kadar acımasız bir sistemde garson çalıştırılmaz. Çalıştırılıyorsa, garson daha uyanık, cin gibi olur. Yoksa bu yüklü bahşiş kopartmanın yeni usulü mü? Ben seri katile dönüşmeden arkadaşlar beni tesisten uzaklaştırdılar. Demek sistem sorunu sadece siyasette yokmuş!
Oh yeah!
Türk seçim tarihi ve alınan sonuçlara bakılırsa son seçimde alınan sonuçların sürpriz olmadığı, güçlü bir sağ iktidar karşısında sol siyasetin pek şansı olmadığı görülür. (Kaldı ki ülkede gerçek bir sol siyasetten bahsetmek çok güçtür. Türkiye'nin solu, çemensiz hindi pastırmasına benzer. Sadece damağı aldatır.) Kuruluş tarihinde yüzde seksen beş oy alan rakipsiz CHP , ardından sadece Ecevit zamanında (1973) yüzde otuz üç küsurla, küçük bir farkla birinci parti olmuş. Onun haricinde hep sağ partilerin (İsmi Demokrat parti, Adalet partisi, Anavatan partisi, Doğruyol partisi, Adalet ve Kalkınma partisi diye değişir ama gömlek aynıdır, merkez sağ) birinciliği sözkonusudur ve toplam sağ oyları yüzde altmışın pek de altına düşmez.
Konuya böyle yaklaştığımızda, içinde eser miktarda sol bile barındıran bir partinin genel teveccühe ulaşması çok zor görünüyor. Ya da şöyle ifade edelim: Hangi parti olursa olsun Türkiye'de lider temelli oy aldığını rahatça söyleyebiliriz. Hele ki CHP'nin yıllar süren böyle bir deneyimi mevcutken iyi bir kadronun herşey demek olduğu açıkça görülür. O halde önerimiz, iyi bir kadro kurup oy alacağı garanti olan, türk halkının beğenilerini çözmüş bir lider, CHP'ye ciddi bir şekilde gömlek değiştirtip rakiplerini zorlayabilir.
Acun Ilıcalı yeni Survivor için Mustafa Topaloğlu'nun düşündüğünü söylemiş. Hem yeni Survivor, hem de herhangi bir Acun Medya işinin Türkiye'de tutmayabileceğini düşünen kaldı mı? İleride CHP genel başkanlığına Acun Ilıcalı geçsin, bakın o zaman Var mısın Yok musun'daki sandıktan ne çıkıyor? 'Benimkinde büyük hissediyorum, ya sen?'
Hayvan işte
Bugün kendimi çok National Geographic hissediyorum. Bildiğiniz bazı hayvanları hatırlatmak istedim.
Karadul örümceği, çiftleşmeden sonra eşini yer. Beş dakikalık zevk uğruna, erkeğin kellesi gider. Hayvan işte!
Hayvanlar aleminin en sadık partnerlerinden biri, Angıt kuşudur. Tek eşli olan bu kuş, eşi vurulunca yanına iner, avcı tarafından vurulma tehlikesini hiçe sayarak onunla ölümü bekler. Bu yüzden de salaklığın adı olmuştur insan aleminde.. Angut işte !
Şu hayvanlar aleminden amma magazin programı çıkar beee...
Fatmagül'ün şarjı ne?
Şükürler olsun Rabbime, sonunda bu da oldu ! Tatilde, deniz kenarında özellikle telefonumuzun şarjı bittiğinde kendimizi ne çaresiz hissederdik, hatırlar mısınız? Bu sorun tarih oluyor... Tasarımcı Andrew Schneider hızır gibi yetişmiş ve İKİNİ adı verilen şarjlı bikiniyi üretmiş. Bikiniye monte edilen güneş panelleriyle her türlü elektronik cihazı şarj edebiliyormuşuz. Tabii kız arkadaşımızın bikinisinin içine giren kablo ve jaklar olaya hafiften Fatmagül tadı verse de...o kadar kusur kadı şarjında da olur ! Bu moda yaygınlaşırsa, ' Senden elektrik aldım ' esprisi bu yaz gerçek olacak. Ha, bu arada erkek mayoları için de bira soğutucu bölüm düşünülüyormuş... Mayo içinde bira kutusu mu? Açıkçası o tasarımın önceki kadar estetik görüneceğinden emin değilim. Şahsen ben o tip mayosu olan adamlarla aynı plajı paylaşacak fazla kadın tanımıyorum!