• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Mutluluğun sırrı, sevgi HÜROL DAĞDELEN

Mutluluğun sırrı, sevgi

hurol.dagdelen@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 20 Ağustos 2009, 11:23
Mehmet Aslantuğ'u gerek kişiliği gerekse sanatçı tavrıyla her zaman takdir ederim.
Neden derseniz, iki açıklaması var.
İlki onunla İstanbul'da bir ödül töreninde karşı karşıya gelmemiz; o beni tanımaz, ben onu...
Dönem, "Bir İstanbul Masalı"nın şaşalı zamanı... Dizi ekibi ödül üstüne ödül alıyor; en çok da Aslantuğ...
Ama o kadar da mütevazı.
O gece, "İnci" ödülleri dağılıyordu, salonda ben de vardım, onları seçen jüri üyelerinden biri olarak; Mehmet Aslantuğ ödülünü aldı, yerine geçti.
Gazeteci kimliğimden sıyrılıp halktan biri gibi yanaştım yanına, beni tanımaz, etmez; "Merhaba Mehmet Bey" dedim, "Kutluyorum sizi, hak etmiştiniz" diye ekledim ardından...
O gülen gözleriyle bana dönüp, "Çok teşekkür ederim. İşte sanatçı olmanın en güzel yanı, bu sözleri sizlerden duymak... Asıl ödül bu benim için" dedi.
Ayak üstü kısa bir sohbet ettik, ne koruma vardı yanında ne de bana tepeden bakan bir çift göz...
Sevecen, çocuk ruhlu, coşkulu bir yürek.
Dört yıl önceydi, bu insanca yaklaşımının değiştiğini hiç sanmam.
***
İkincisi, bir eş olarak, her zaman güçlü ve özverili kalmayı başarması...
Bunun çeşitli aşamaları var.
Örneğin Mehmet Aslantuğ, yıllardır eşi Arzum Onan'la mutlu ve örnek bir beraberlik sürdürüyor. Kurtlar sofrasında, av olmamak için, olabildiğince gerçekçi yaşıyor.
Hem de olağanüstü bir dönemden geçip; uzun süre kanserle mücadele eden bir eşle yaşamayı, onun acılarını dindirmeyi, umutsuzluklarını umuda dönüştürmeyi kendisine amaç edinerek...
Bu dönemi, hiçbir zaman, şöhretine kullanmayı düşünmedi Aslantuğ... Maddi, manevi büyük sorunlar yaşadığı halde, gıkı çıkmadı, hep Arzum Onan'ın yanı başındaydı.
Tabii bunda eşine olan sevgisi, saygısı, bağlılığı da söz konusuydu...
Bunu sağlayan da, genç ve sevdalı bir eşin, ona yaşattığı mutluluk olsa gerek...
***
Önceki gün, gazetede okudum; Mehmet Aslantuğ, tüm varını yoğunu yatırdığı bir sinema filmi çekmiş...
"Aşkın İkinci Yarısı" adını verdiği filmi hem yazmış, hem yönetmiş, hem de eşi Arzum Onan'la başrolü üstlenmiş...
Filmde Aslantuğ kansere yakalanan bir adamı, Onan da eski eşinin hastalığını duyup ABD'den Türkiye'ye dönüş yapan genç bir kadını canlandırıyor.
Mücadeleyle geçen, sevginin, yaşama inancının öne çıktığı dramatik filmin tüm masraflarını Aslantuğ karşılamış; toplam 2 milyon dolar...
***
Mehmet Aslantuğ'a bu filmi yaptıran güç, insanlara yaşama arzusunu verebilmek, özellikle amansız hastalıklara yakalananlara...
Özetle şunu söylemek istiyor; 'İnanın, sevgi her şeyin üstesinden gelir.'
Dostları, Aslantuğ'un bu senaryoyu, eşi Arzum Onan'ın bir dönem geçirdiği kanser rahatsızlığından etkilenerek yazdığını düşünüyor.
***
Sanatçı toplum için vardır. Mehmet Aslantuğ da bunu hep hisseden bir isim...
Bunun için evliliği yıllardır örnek; bunun için, içinde yer aldığı her çalışma, doğru mesaj vermek adına...
Toplumun da kendisine olumlu mesajlar veren birini yalnız bırakmayacağına inanıyorum.
Gerçekçi bir gelecek adına...

Hoşgörü değil aptallık!
"Aramızda Kalmasın" adlı magazin programı yaza damgasını vurdu. Diğer kanallar, tatile girmişken Star, iyi bir ekip kurdu ve ünlüleri ağırladı.
Her sohbetten de ayrı bir öykü ve tartışma çıktı.
İçlerinde, ciddi bir şekilde, toplumun dikkatine sunulan açıklamalar da var. Örneğin, küçükken bizlere kendisini "Yumurcak" kimliğiyle sevdiren İlker İnanoğlu'nun söyledikleri...
Los Angeles'ta oyunculuk okuluna gittiğini belirten İnanoğlu, "Orada en iyi okulu birincilikle bitirdim. Şimdi meyvelerini topluyorum. ABD'de yeteneksiz insanlara sırf dış görünüşleri için iş vermezler" dedi ve ekledi:
"Örneğin, dünyaca ünlü manken Cindy Crawford. Top model olduğu yıllarda kendisiyle bir film yapıldı, ancak kabiliyetsiz olduğu için bir daha rol verilmedi."
Ve sözünü şu vurucu cümleyle tamamladı:
"Türkiye, bu konuda çok hoşgörülü bir ülke."
Bence bu, çok iyi niyetli bir benzetme... Bence İnanoğlu şunu demek istedi: "Türk halkı iyiye ve emeğe değil, kıçını sallayana, kendisini koyun yerine koyana, basın desteğiyle caka satana önem veriyor."
Bence bunun hoşgörüyle falan alakası yok. Yeteneksiz tipleri baştacı etme görgüsüzlüğü, "aptallık" düpedüz.

SÖZÜN ÖZÜ

İnsan, ancak sevdiğinden bir şey öğrenir.
Goethe

Sen hiç ağustos böceği gördün mü?

Gazeteci dostum Ahmet Aydın Akansu, geçen hafta Datça'da bir nikaha gitmiş ve yüreğine doğayı, denizi, ağustos böceğinin şarkılarını doldurup gelmiş...
O keyifli anı da satırlara şöyle dökmüş:
"Datça Palamutbükü'nde yıllara meydan okuyan zeytin ve badem ağaçlarının altında oturup dakikalarca ağustos böceklerinin şarkılarını, soğuk kış aylarında hatırlamak üzere beynime doldurdum. Yaz aylarının bu büyük orkestrasını sevmeyen var mı?"
***
Bulabilse sevecek ama, yok. Doğa, kentlerin ruhundan çekileli beri, halk arasında "cırcır" diye tanımlanan ağustos böcekleri de kalmadı.
Oysa çocukluk anılarımın bir köşesinde, ağustos böceklerin o, bitip tükenmek bilmeyen nağmeleri var.
Karşıyaka'da iki katlı cumbalı evimizin tam karşısında çam ağaçlarıyla örülü, bahçe içinde bir konak vardı, o dönem "Maarif Müdürü" otururmuş...
İşte yaz aylarında, o bahçeden her sabah ve akşam ağustos böceklerinin şarkıları çağırırdı beni sokağa; hayata motive ederdi.
Güzel anlardı.
Şimdi sadece, ormanlık bir alana ya da pikniğe gittiğimde duyuyorum ağustos böceklerinin sesini...
Sanki insanlığı suçlar gibi, kısık ve küskün...


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.