Dünyanın en dayanılmaz ve aslında en hoşgörüsüz ülkelerinden birinde yaşıyoruz. Burada konuşmak da dert insana, konuşamamak da...
Konuşsan, sadece kendinle değil, toplumla başın derde girecek. Bununla kalsa iyi, annenle, babanla, siyasetçiyle, bakkalla, ağabeyle, eşinle, arkadaşla da didişmen gerek..
Deyim yerindeyse ne İsa'ya yaranabiliyorsun, ne Musa'ya...
Oysa konuşmak demek, kişinin arka planı olmadığını gösterir; sahtekar ya da iki yüzlü olmadığını da... Karnından konuşmak yerine fikrini söylemek, doğru ya da yanlış bildiklerini aktarmak, bizim toplumda fazla lüks...
Zira çocukluktan beri, "Sen sus, çocuklar konuşmaz" diye yüreği tembihlenen, ağzına biber sürülen bizler, biraz palazlanıp da fikrimizi söyleyince önümüzde daha büyük engeller çıkarılıyor.
Dediğim gibi, yargı, kişilik hakları, önyargılar öne çıkıyor.
Fikir üretmek de yerini dedikoduya bırakıyor.
***
Sorun sadece bugünün değil, dünün de sorunu... Geçmişten bugüne kurulan köprünün "en çürük ayağı" bu konuşma yasağı...
Konuşunca ceza yapıştırılmaya inanmak...
İnsanoğlunu denetim altına tutmak, yöneticilerin, kanun yapıcıların hep elindeki en büyük koz olmuştur.
Bu yüzden iktidarlar hep korunmuş, düzen insanları başa geçmiş, insanlara hükmetmiş, gücünü sınanmıştır.
Bu yüzden demokrasiler, birçok ülkeye geç gelmiş, insanların güce tapınma isteği, toplumları bir kabuk gibi bağlamıştır.
***
Oysa konuşmak, fikirlerini söylemek, içindekini dökmek, göründüğü gibi olmak, en büyük erdemdir.
Toplumun tüm şimşeklerini üzerine çekeceğini bile bile, kendi gerçeğini, düşündüklerini dile getirmek, yürekli bir insan profilidir bana göre...
Tıpkı, teknik direktörüyle sorun yaşayınca, çok sevdiği kulübü Fenerbahçe'yi bırakmak zorunda kalan Alex'in kendi doğrularını mertçe dile getirmesi gibi...
Tıpkı, binlerce Mehmetçiği şehit etmiş, yürekleri kanatmış PKK terörüne hizmet eden teröristleri de hepimizden farklı değerlendirip; halkın, siyasetçinin tepkisini çeken Diyarbakır Emniyet Müdürü gibi...
Tıpkı, yazan, çizen, fikirlerini aktaran, bu uğurda can veren, gerçekleri açığa çıkaracağı sırada, kahpece öldürülen gazeteci Uğur Mumcu ve diğerleri gibi...
Onlar beyinlerinden geçeni paylaşmakta sakınca görmediler; konuştular, uyardılar, bilgilendirdiler.
***
Benim tek korkum ise konuşmayan, içten pazarlıklı olanlar... İşte onlar, fikirlerini söylerken hoyrat davranan, kıran, döken insanlardan daha tehlikelidirler.
Ne zaman, nerede, kime zarar verecekleri belli olmaz. İki yüzlü ve sahtekar olduklarını hiç anlayamazsın...
Nasıl zarar vereceğini de...
İşte asıl tehlike onlardır.
Sözün özü, fikrini söyleyenden değil, saklayandan korkmak gerek...
Bu ülke ne çektiyse, karnından konuşanlardan çekti. Kimse ne dediklerini anlayamadı, zarar verdiklerinde de iş işten geçmişti.
Onun için, gönül terazimiz, "hakça" tartmalı...
GÜNÜN SÖZÜ
Adaletsizliklerin en büyüğü adil olmayıp adil gibi görünmektir.
Platon