Hayat, zorluklarına karşın devam ediyor. Kimi zaman kısa mutluluklar yaşıyor, kimi zaman sevdiklerimizi kaybediyor kimi zaman kendimizi tanıma süreci yaşıyoruz.
Çünkü, her yaş insana yeni özellikler, yeni kimlik, yeni bir dünya görüşü katıyor. Ben mesela, 40'lı yaşlarım gibi değilim artık...
Şimdi daha olgun, daha oturaklı, daha bir yaşamla barışık haldeyim.
Yeni bir yaşa girdiğim şu günde, beklentilerim yine var ama umutsuz da değilim.
İnsani değerler, bilgi kattıkça, emek verdikçe, daha duyarlı gelişiyor. İnsanlar, "ne ekersen onu biçersin" yerine, "bu dünyayı çocuğumdan borç aldım, nasıl kirletirim?" fikriyle yoğrulmaya başladı günümüzde...
***
Tarihi değerler örneğin, artık daha sıkı korunmaya alındı. Antik kentler ve tarihi binaların yanı sıra, bu ülkeye yaptıklarıla mol olmuş insanlar, daha sıkı anılmaya başladı. "Onları anmazsak, geçmişle bağımız kopar" korkusu yayıldı nicedir...
Örneğin, "Atatürk Cumhuriyeti tehlikede" korkusu, Cumhuriyet tarihi değerlerine daha sıkı sarılmamıza yol açtı.
Kubilay'ı çok kalabalık bir İzmirliyle andık. Geçmişte 3-5 kişi giderdi anma törenlerine... Şimdi yürekten sahiplendik.
Türk tarihinin en büyük dramlarından biri olan "Sarıkamış şehitlerini" bugüne kadar, ne zaman böylesine muhteşem bir yürüyüşle andık? Hiç... Hatta, bir-iki haberle geçiştirilirdi.
O da, günümüzde gerçekleşti.
Şimdi Atatürk'e, devrimlerine, dünya görüşüne, daha bir gönülden bağlıyız.
***
Bu bilinç geliştikçe, doğanın da, hayvanların da sağlıklı gelecekte yaşayacağına eminim. Çünkü her geçen zaman, insanların geçmişte bu konuda çok hatalar yaptığını, bunun da zararlarını gördüğünü kanıtladı bize...
Bu yüzden doğanın yeşilliği, düne göre daha iyi korunuyor; kedi ve köpekler, birkaç istenmeyen olay dışında, daha güvenli yaşıyor bu ülkede...
Hem hayvanları sahiplenme içgüdüsü gelişti ülkemizde hem de onlara yiyecek-içecek verme kültürü...
Ben, artık insanlığın bu konuda olumlu adımlar attığına inanıyorum.
***
Ancak hala çözemediğimiz sorunlar var ortada... Örneğin kadına şiddet ve kent disiplini... Kadına cinsel ve bedernsel saldırıda, insanlık olarak hala sicilimiz çok kabarık...
Bu Türkiye'de de böyle, ABD'de de...
Bu insanlık suçu, kadına bakış açımız değişmediği sürece devam edecek, ne yazık ki artarak... Kadının, bir öfke kurbanı olmaması, kişiliğin gelişimiyle doğru orantılı...
Kadına bakış, "insana saygı" çerçevesinden bakıldığı zaman şiddet de azalacaktır kanısındayım.
***
Şehirler de kadın gibidir, bu yüzden de en çok zararı o görür... Yaşadığımız şehirde kent disiplini yoksa, kaldırımlar işgal ediliyor, yayaya yürüyecek yol bırakılmıyorsa, durakta belediye otobüsünden iner inmez, sizi karşıdaki süper marketin salatalık çuvalı taşıyan bir çalışanı karşılıyor, yürümenizi engelliyor, bir de üstüne kötü kötü bakıyorsa, bu işte bir yanlış var demektir.
Buna trafik ihlalleri, otobüs bekleten market arabaları, yaya kaldırımından bile sizi ezercesine geçen araç sürücüleri, yola tüküren, çöp atanlar da eklenirse, ortaya vahim bir tablo çıkar.
Bu dünya bizim... İzmir'de... En güzel şekilde, horlanmadan yaşamak hakkımız. Bunun için de, en önemli ölçü, insana saygı...
Her alanda, her fırsatta...
Bu bilinç de artık gelişmeli, hem de biran önce...
GÜNÜN SÖZÜ
Sahip olduğunuz koşulları değiştirmek için, önce farklı düşünmeye başlayın.
Norman Vincent Peale
Kum ve taş
Bu hikaye, iki arkadaşın çölde yürürken yaşadıklarıyla başlar. Yolculuğun bir noktasında bir münakaşa olur ve biri diğerine tokat atar. Tokadı yiyenin canı acır ama birşey söylemeden kuma şöyle yazar:
"Bugüan en iyi arkadaşım beni tokatladı".
Bir vahaya gelene kadar yürümeye devam ederler ve suya girmeye karar verirler. Tokadı yiyen bataklığa saplanır ve boğulmak üzereyken arkadaşı kurtarır. Boğulmadan kurtulduktan sonra bir taşa şöyle
yazar: "Bugün en iyi arkadaşım hayatımı kurtardı."
Tokadı atan ve hayat kurtaran sorar: "Canını acıttığımda kuma yazdın neden şimdi taşa?"
Diğeri cevaplar: "Birisi canımızı yaktığında kuma yazmalıyız ki bağışlama rüzgarı silebilsin, ama biri bizim için iyi bir şey yaparsa taşa kazımalıyız ki hiç bir rüzgar silemesin."
Acılarınızı kuma, iyiliklerinizi taşa yazmayı öğrenin.
Bildik bir öykü belki ama verdiği ders, paha biçilmez...