• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Doğru bir insanla İzmir sohbeti HÜROL DAĞDELEN

Doğru bir insanla İzmir sohbeti

hurol.dagdelen@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 20 Mayıs 2013, 18:10
Kimi zaman, insanlar tanırsınız, kısa aralıklarla... Metroda, vapurda, otobüste...
Bir an sohbet ortamı doğar, iki laf ederseniz, kafalar uyuşursa, üç dakikalık söyleşi, saatler de sürebilir.
Çünkü, iyi sohbete, gündemi doğru yorumlamaya, yaşadığın kent üzerine fikir savaşı vermeye ihtiyacımız var, inanın...
Zira sahte gülüşlerin olduğu, konuşmaktan kaçmak için kulaklık takıp müzik dinleyenlerin çoğaldığı bir dünyada yaşamaya başladık.
Ne yazık ki böyle...
Konuşmaktan korkan, içe kapanan insanların dünyası... Oysa konuşacak, paylaşacak o kadar çok şey var ki...
Konuşmak, fikir üretmek yerine, dedikodu yapıyor, başkalarının dayatmasına boğun eğiyoruz.
Oysa, bu olumsuz gidişe çomak sokmak isteyen doğru insanlar da var aramızda...
***
İşte Mustafa Arslan'ı da böyle bir kişilikte gördüm. Yakın bir arkadaşımla, Bornova'da Osman Usta Adana Sofrası'nda, 'Buranın şaşlık kebabını kaçırmayın, derim) yemek yerken, birilerine bir şeyler anlatırken tanıştım Arslan'la...
Sonra o sofraya ben de dahil oldum arkadaşımla...
Mütevazi, yürekli bir insan Arslan. Genç bir politikacı öncelikle, AK Partili... Zeki, coşkulu ve yaratıcı... Siyaseti para kazanmak, mevki edinmek için değil, doğruları yaşatmak için tercih etmiş...
Güven veren bir yapısı var.
Bir süredir Buca Belediye Meclisi'nin en etkili üyelerinden biri...
İzmir'in köklü firmalarından Arslan Motor'un kurucusu Alaattin Arslan'ın oğlu...
Üniversite eğitimi almış, çağdaş fikirli, düşüncelerini özgürce paylaşabileceğin, kimi zaman kazanımlar edinebileceğin bir isim...
Mesleği, karizması, parası, mevkii var. Üstelik yaratıcılığıyla, parke döşemede bir yeniliğin de öncüsü olmuş...
Çam talaşla atık plastiği işleyerek yeni bir zemin döşeme sistemini kazandırmış sektöre... Aklında da politika hiç yokmuş...
Nasıl siyasetçi olduğunu şöyle anlatıyor: "Bir gün Çankaya'daki mağazamda otururken, Ak Partililer girdi içeriye... Benden jeneratör almak istediler. Onlara istediklerini temin ettim. Sohbet ettik, gittiler. Üç gün sonra davet ettiler beni partiye... Giriş o giriş."
***
Sohbet sırasında bir lafını çok sevdim: "Bir insan ya işadamı olacak ya da siyasetçi... Bir insan milletvekili olacaksa gelecek kaygısı taşımaması lazım... Çoluk çocuğuna sıkıntılar yaşatmaması lazım.... Her şeyden önemlisi iş takipçisi olmaması lazım... Bu belediye başkanlığı için de geçerli..."
İzmir'de yaşamanın zorluğundan da söz eden Arslan, "Ben bu şehirde yaşamayı, iş yapmayı seviyorum. Ama artık bu şehrin algılarını açmak gerek. Geleceği görmek lazım. Ben kimseyi partili diye ayırmam, her insan benim için birdir, ister CHP'li, ister Ak Parti'li, ister MHP'li olsun, benim için aslolan insandır. Çünkü hepimiz bu geminin içindeyiz. Ne kadar çok tepişirsek, gemiyi batırırız. Ancak şu bir gerçek, ben bu şehirde iş yaparken zorlanıyorum, personel bulmakla zorluk çekiyorum."
***
Mustafa Arslan'la o akşam üç saate yakın sohbet ettik; ben gazeteci o da siyasetçi kimliğini bir kenara bıraktık. Sadece İzmir'i konuştuk, geleceğin Türkiye'sini, partilerin yaptıkları yanlışları, hizmet politikalarını, bütçelerin doğru kullanılmasını... Yaşadığı, sıkıntılarını çok iyi bildiği sevdalısı Buca'yı anlattı bana... Kafasından geçenleri paylaştı. Buca'nın en büyük sorunlarını, kurtuluş reçetelerini, neler yapılması gerektiğini anlattı.
"Peki" dedim sohbet sonunda, "Belediye başkanı seçilmek var mı kafanda?"
Yanıtı "Kısmet" oluyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: "Ama tecrübelerimi paylaşmayı, yaşadığım ilçeyi daha iyi yaşanır kılmayı da çok istiyorum."
***
Sohbetin sonunda şunu çok iyi anladım. Ak Parti, politikaya davet ettiği insanları çok iyi belirliyor.
Hele İzmir gibi parti için farklı bir vizyonu olan bölgede...
Yazımı bitirmeden size şunu da belirteyim. Biz Mustafa beyle sohbet ederken, bir başka masadan konuğumuz da oldu. Bir kadındı ve söyledikleri çok ilginçti: "Ben CHP'liyim, bugüne dek Ak Parti'ye oy vermeyi hiç düşünmedim ama fikirlerinizi çok sevdim. Çağdaş, sevgi dolu, bilgili bir insansınız. Sizi tebrik ediyorum. Politikayı bırakmayın olur mu?"
Mustafa Arslan'ı sizin de tanımanızı çok isterim. Gidin görün, sohbet edin. O Buca'da, belediye meclisinde...

GÜNÜN SÖZÜ
Karakteriniz, şöhretinizden önemlidir. Karakteriniz, siz ne iseniz odur... Oysa şöhretiniz, başkaları sizi ne sanıyorsa odur.
John Wooden

Şimdiki çocukları yaşamak lazım
En güzel yürüyen bizdik o harabe çamur dolu sokaklarda.
Hatırlar mısın?
Senle emekleyen zamanlarımız olacaktı.
Hani hiç büyümeyecektik,
çocukça düşlerimiz olacaktı
ve hep çocuk kalacaktık...
***
Kadirhan Türkoğlu'nun yazdığı bu satırlar, geçmişe götürür çoğu insanı; özlemlere, coşkuya, amaçlara...
Ve de en güzel düşünceye, "büyümek istesek de, keşke çocuk kalsak" ikilemine...
Hep öyle olmamış mıdır, belleğinizi yoklayın şöyle bir... Büyümenin zorluğunu, o güzelim saflığı yitirişimizi daha henüz anlamadan, o müthiş sezgiyle, bir tarafımız da büyümek istememişti hani...
Üstelik o günler, bugünlerde böylesine yüksek bir toplumsal erozyonu yaşayacağımızı bilmeden...
***
O günler, hissettiklerimiz biraz da şımarıklıktı belki, o ulaşılamayacak bir rüyaydı, gerçekle restleşmekti.
Ama bugün yaşananlar tam bir travma...
Neden bilir misiniz?
Şimdiki çocuklar hiç büyümek istemiyor artık... Ekonomik, sosyal, kişisel sorunlar ve sürekli sınav hali onları iyice yaşamdan bezdirmiş, koparmış durumda... Kaygılı halleri hiç bitmiyor.
Bu yüzden onları "yüreklendirecek" dostları, ağabeyleri, ablaları olmaları etrafında...
Bizde vardı, onlarınsa yok. Tek savunmamız, "Bu nesili anlamak zor, dillerinden anlamıyorum" demek ucuz kaçış yolu...
Hatırlayın, geçmişte de bize öyle dememişler miydi? "Şimdiki Çocuklar Harika" kitabını, 1970'lerde Aziz Nesin kime yazmıştı o zaman...

Öküz...
Ya bu kentte yaşamayı öğreneceksin. Ya da ahırına geri döneceksin. Sahil Bulvarı'nda sigara paketini otomobilinin penceresinden fırlatan insan kılığına girmiş müteahhit bozuntusu...
Bu kentte kurallara uymayı öğreneceksin.
Sinyal vermeden duraktan çıkan taksi sürücüsü, sola dönülmez yazıyorsa levhada inadına sola dönen minibüsçü, yere tüküren üniversiteli, çöp torbasını balkondan konteynerin yanına fırlatan beberuhi, aracını evinin kapısının önünde yıkayan görgüsüz, pikniğe gidince yediklerinin çöpünü orada bırakmayı alışkanlık haline getiren varoş çocuğu, alt geçitlerin üzerinden, üst geçitlerin altından geçenler, kırmızı ışıkta durmayı delikanlılığına yediremeyen babadan görgüsüzler... "U" dönüşü yapılmaz levhasının olduğu yerde geriye dönen, "cemaat"e örnek olan trafik ekibi...
Yasaları ve yönetmelikleri uygulamak yerine, "Amaaan ben mi kurtaracağım bu memleketi" deyip 657 sayılı yasanın güvencesiyle, vergilerimizi cebine indirip yan gelip yatan Kırım Kongo keneleri...
Bu kentte kurallara uymayı ya öğreneceksiniz, ya öğreneceksiniz.
Öyle ya da başka bir şekilde...
Ama öğreneceksiniz.
***
Sevgili gazeteci arkadaşım Engin Yavuz, duygularını böyle dökmüş satırlarına...
Önceki sabah işe gelirken, gördüğü, not ettiği ve öfkelendiği toplumsal aymazlığımızı, Facebook'taki köşesinde paylaşmış...
Okuyunca ben de etkilendim ve benim de yaşadıklarım film şeridi gibi geçti gözümün önünden...
Bu kirliliğimiz elbette bugünün sorunu değil, geçmişten gelen kötü bir alışkanlık...
Ama böyle gitmeyeceği de kesin.
Sevgili arkadaşım, yazdıklarının yanındayım ve geniş kesimlere ulaşması için, senin ve senin gibi düşünen savaşçılarla birlikte, "daha yaşanır bir dünya" için mücadele etmeye hazırım.
Özlemim, toplumsal bilinci özümsemiş bir Türkiye için...


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.