İhsan Alyanak Vapuru Körfez'de battı ya, haberi öğrenir öğrenmez sordum, "Vapurda bizim Gürkan Ertaç ile Öcal Uluç var mıydı?"
Araştırdılar, yoklarmış...
Neden sordum, bu ikili Körfez'de 4 kez deniz kazası geçirdi de ondan. Ben ikinci elden nakledeceğim, Baba Gürkan'a verdim mikrofonu, anlatıyor:
***
1- "Birgün Öcal ağabeyle Karşıyaka'dan Efes Vapuru'na bindik, Pasaport'a gidiyoruz. Tam Pasaport'a mendireğe gireceğiz. Mendirekten de Deniz Kuvvetleri'nin bir hücumbotu çıkıyor. Dedim ki, 'Gel ağabey, biz vapurda çay ocağının önündeki sütuna sarılalım, bu hücumbot bizim vapura çarpacak...' Uluç şaşırdı, 'Yok yahu, çarpmaz' dedi ama yüzünde bir acaba belirdi. Sütuna sarılmayı ihmal etmedik. Hücumbot bir geldi, vapura göbeğinden çarptı. Yolcular koltuklardan dağıldı, hamile bir kadın fenalaştı, iskeleye zor yanaştık. Ben olayı, yaşadıklarımızı hiç abartmadan Yeni Asır'a yazdım. O zaman sıkıyönetim var. Beni Güney Deniz Saha'ya çağırdılar, ifade aldılar ama kötü niyetli olmadığım anlaşılınca, çok şükür salıverildim."
* * *
Gürkan Baba'yı dinlemeye devam:
2- "Birgün Öcal Uluç'la Pasaport'tan vapura bindik, Karşıyaka'ya gideceğiz. Ama vapur önce Alsancak İskelesi'ne uğrayacak. Tam Alsancak İskelesi'ne yanaşıyoruz. Birdenbire vapur bir sağa bir sola yatmaya başladı. Öyle bir hale geldik ki, bir sağ camı tepede görüyoruz, bir sol camı. Meğer bir polis botu kaçak avlamak için son süratle vapurun yanından geçmiş, tsunamiyi andıran dalgalar o yüzden vapuru sarsmış. Alsancak'a yanaştık, yüzü korkudan sapsarı yolculardan yarısı, biz dahil indiler, otobüsle Karşıyaka'ya gittiler."
***
3- "Birgün yine Uluç'la Pasaport'tan vapura bindik, keyfini çıkaralım diye altta, açığa, yan tarafa oturduk. Tam yarı yola geldik, Turan'a yakıt indiren bir Rumen tankeri de son hızla bize doğu geliyor, 'Öcal abi ister misin bu tanker gelsin, bizi çiğnesin?' diyecek oldum. Öcal Uluç'ta yine, 'Yok yahu bu kadar da olmaz' gibi bir ifade var. Tanker düdük çalıyor, bizim vapur düdük çalıyor. Ama koca şileple aramızda neredeyse 10 metre kaldı, biz birbirimize sarıldık. İsmini 'Georgescu' olarak hatırladığım şilep durakladı da büyük faciadan zor kurtulduk."
* * *
4- "Bergama Vapuru gemi tezgahlarından yeni çıkmış, ilk seferini yapıyor. Karşıyaka'dan bindik, Pasaport'a giderken tam denizin ortasında makineler stop etti. 20 dakika denizin ortasında bekledik. Aksoy Vapuru gelip bizi aldı ve seferi tamamladık. İşte böyle..."
Bizimkilerde de bir kademsizlik var mıdır nedir?
egeden
En büyük açıkhava sergisi Datça'da
Muğla'nın Datça ilçesinde geçen yıl kurulan Uluslararası Knidos Kültür Sanat Akademisi (UKKSA), İdil Biret konserinin hemen ardından bu kez Türkiye'nin en geniş açık hava sergisini Datça Knidos'ta gerçekleştirecek.
UKKSA Başkanı Nevzat Metin, 350 ulusal ve uluslararası sanatçının katılacağı, "Knidos'un Sır'ı Seramik, Cam, Çini Festivali ve Açıkhava Sergisi"nin, 30 Temmuz-30 Eylül tarihleri arasında Datça Yakaköy'de UKKSA bahçesinde sanatseverlerin beğenisine sunulacağını açıkladı.
Nevzat Metin, üç kuşak 350 sanatçının seramik, cam, çini eserlerinden oluşan serginin açılışını, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın yapacağını söyledi. Sergi dolayısla aynı etkinlik kapsamında ayrıca, Latino Acuba grubunun canlı Küba müziği eşliğinde dans gösterisi yapacağı belirtildi.
Knidos'un Sır'ı Seramik, Cam, Çini Festivali ve Açıkhava Sergisi; Datça etkinliğinin ardından, 12-20 Kasım 2011 tarihleri arasında İstanbul'da düzenlenecek olan 21. Uluslararası Artist Sanat Fuarı'nda sanatseverlerle buluşacak.
Akademi ve yapılan çalışmalarla ilgili bilgi veren UKKSA Başkanı Nevzat Metin, serginin şu ana kadar Türkiye'de yapılan etkinlikler içerisinde en geniş katılımlı ve en büyük sergi olacağına dikkat çekiyor.
küpe
Gençlik kolay mutluluklar için parlak bir çağdır.
Albert Camus
fıkra
Oruçaltı
Ramazan günü, reçeliyle, tereyağı, peynir, süt ve çayı ile dörtbaşı mamur bir sabah kahvaltısı yapan Bektaşi'ye sormuşlar:
"Ne o kahvaltı mı yapıyorsun?"
Cevap şöyle olmuş:
"Kahvaltı değil, oruçaltı yapıyorum."