Siyasetçiler seçim meydanlarında biraz dilin ayarını bozarlar. Bu dünyanın her yerinde, bizdeki kadar olmasa da, böyledir. Aslında seçim denen demokratik festivalin bir yönüyle tadı tuzudur da bu dil serkeşliği. Ama elbette bu serkeşliğin de bir haddi hududu var. Her ağza gelen söylenmez kürsüde. Bir kere söylediğiniz sözün toplum için bir tehlike ve tehdit üretmemesi gerekiyor. 12 Haziran seçimlerine giderken maalesef siyasi hayatımıza çok ilginç bir siyasi tipoloji girmiş bulunuyor. Bu siyasetçinin adı Kemal Kılıçdaroğlu. Bir kaset operasyonuyla Deniz Baykal'ı tasfiye edip onu getirdiler CHP'nin başına. İlk işi "Cumhuriyet değerleri" konusunda duyarlı olan ekibi tasfiye etmek oldu. Sonra Baykal'ı betona gömmek isteyen Odatv ekibinin provokasyonu içinde ismi geçti. Bu operasyon başarılı olamayınca mecburen Baykal'ı aday yapmak zorunda kaldı. Ve kesinlikle siyasete yalanı soktu. Dikkat edin, ben bir vaat yalanından söz etmiyorum, doğrudan doğruya yalan söylüyor Kılıçdaroğlu. Ben bizzat yüze yakın yalanının tespit ettim. Ama yalan bahsini de geçiyorum, bir noktadan sonra seçim ortamı bu kötü alışkanlığı da kompanse eder. Ama bir siyasi lider, içinde yaşadığı toplumun altına dinamit döşerse, işte onun üzerinde durmak gerekiyor.
***
Hakkari'de konuşuyor CHP lideri. Meydanı PKK'lılar doldurmuş. Öğreniyoruz ki, PKK ve BDP-KCK'lılar meydanı doldurmak için çalışma yapmışlar. İlk soru neden? Neden CHP için böyle bir "kıyak" yapıyor PKK? Bu sorunun cevabı Kılıçdaroğlu'nun "özerklik" vaadinde mi gizli acaba? Evet, Kılıçdaroğlu özerkliği kabul ettiklerini söylüyor, yani PKK'nın, Apo'nun bir numaralı talebini. Bununla da yetinmiyor Kılıçdaroğlu, Güneydoğu'da ayrı bir devletin altyapısını kuran KCK adlı bölücü örgütü açıkça destekliyor, onlara sahip çıkıyor. Hakkari'de Kılıçdaroğlu'nun konuştuğu meydanda bir tane Türk bayrağı yoktu. Buna mukabil PKK bayrakları vardı ve o meydanda bölücü sloganlar atıldı. Burada benim üzerinde durduğum felaket şu: Kılıçdaroğlu 30 yıllık terör ve bölücülükle mücadele tarihimizde ilk kez, CHP üzerinden bölücülüğü meşrulaştıran bir tutum takınmıştır. Bu korkunç siyaseti niçin hayata geçirmiştir sorusunu ben değil, CHP'liler cevaplandırmalı.
***
Bir başka çok çirkin siyasete şahit oldum dün. Kılıçdarolu'nu izliyorum Rize mitinginde. Üniversite öğrencisi milyonlarca genci kışkırtıyordu CHP lideri. Özetle söylemeye çalıştığı şuydu: "ÖSYM seçimlerinde AK Parti Hükümeti sizin hakkınızı yedi, hile yaptı." Bırakın bir siyasetçi olmayı, bir ailesi olan, çoluğu çocuğu olan bir insan milyonlarca çocuğun duygularına nasıl böyle bir suikast düzenleyebilir? Bir insanın bunu yapabilmesi için "kötü" olması gerekir, bir siyasi liderin ise, hem çok kötü hem de çok sorumsuz biri olması gerekir.
Feraset sahibi CHP'lilerin bu akıl dışı gelişmeleri değerlendireceklerini umuyorum.