• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
HÜSEYİN KOCABIYIK

Siyaset neden geri geldi?

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 10 Haziran 2011, 19:50
Sanırım herkes farkında, bu seçim çok hareketli geçiyor. Liderlerin performansı olağanüstü. Partiler çok etkili, çok yaratıcı seçim kampanyaları düzenlediler. Mitinglere onlarca yıldır tanık olmadığımız ölçülerde insan kalabalıkları aktı. Üstelik bu kalabalıklar, yağmura ve sıcağa rağmen meydanları terk etmediler, liderlerini coşkuyla dinlediler. Evet, coşku, coşku vardı mitinglerde. Benim uzun zamandan beri ilk kez gözlemlediğim bir gelişme var bu seçimlerde. Darbelerin paramparça ettiği parti aidiyet duyguları yeniden insanların kimlik ifade aracı haline dönüşüyor sanki. Bu gözlemim doğruysa, Türkiye'nin geleceği ve birlik-bütünlüğü bakımından çok doğru bir sosyolojik güzergaha girmişiz demektir. Çünkü Türkiye için en ideal kimlik mücadelesi, 1950-60 döneminde olduğu gibi, siyasi parti aidiyetleri üzerinden sürdürülen mücadeledir. Bunun alternatifi din ve etnik köken aidiyetinin bir kimlik rekabetine dönüşmesidir ki, şu aralar Türkiye'nin en temel sorunları bununla ilgilidir.
***
Bu seçimde siyasetin tekrar geri gelmesinin en önemli sebeplerinden biri de şudur: uzun yıllardan sonra ilk kez bu seçim, soyut kavramlar, sübjektif tanımlamalar, "öncelikli tehdit ve tehlikelerin" gölgesinde yaşanmıyor. CHP'nin çok akıllıca tornistanıyla birlikte, laiklik, irtica gibi netameli ideolojik kavramlar etrafında bir siyasi kutuplaşmadan uzak durdu siyaset. CHP'nin kendisi için de Türkiye için de yaptığı olumlu bir tercih oldu bu. Bunun yerine partiler, somut projeler üzerinden seçim rekabeti yürütüyor. Ak Parti'nin "2023 Vizyonu" ve buna ilişkin projeleri, "CHP'nin Aile Sigortası" vaadi, MHP'nin "Hilal Kart" atağı, BBP'nin "Askeri Maaş " önerisi, siyaseti seçmen için çekici hale getirdi. İnsanlar kendi hayatları ve gelecekleriyle siyaset arasında, uzun yıllardan sonra ilk kez, bu derece organik bağlantılar kurdular. Meydanlardaki canlılığın da, Ak Parti'nin yeniden iktidara yürümesinin de, CHP'nin yükselişi ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun belirli bir ilgi görmesinin de sebebi bence budur.
***
Aslında Türkiye buraya kolay gelmedi. Yakın zamana kadar siyaset Ankara'da oynanan bir vodvil gibiydi. Vatandaş siyasetin merkezinde olmayı gereksiz buluyordu. Çünkü siyasi alanın patronu siyasetçi ve halk değildi. 1960 darbesiyle inşa edilen vesayetçi düzen, siyasi alanın büyük bir kısmını işgal etmişti. Siyasetçiye bırakılan küçücük bir alan içinse vahşi bir savaş sürdürüldü yıllarca. Ak Parti Türkiye'yi normalleştiren açılımlar yaptıkça ve asker-yargı kurumları siyasetten elini çekip kendi doğal-anayasal konumlarına çekildikçe, halkın önüne at koşturacağı, kendini ifade edeceği kocaman bir siyasi alan çıktı. Artık Türkiye'nin terör meselesine de, özgürlükler meselesine de, dış politika meselesine de askerler veya yargıçlar değil, siyasetçiler karar veriyor. Yani Türkiye'de patron değişikliği olmuştur ve en büyük patron bugün halktır. Siyasetin tekrar geri dönüşünün ve yeniden anlam kazanmasının asıl sebebi de budur.
Şimdi bu tablo karşısında, 12 Eylül 2010 Anayasa değişikliğine "hayır" diyenler birazcık utanacaklar mı acaba?


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.