Babası Cezayirli, Anası Tunuslu. Kendisi Fransız vatandaşı. Fransız meclisinde milletvekili. Sözde Ermeni soykırımını inkar etmeyi suç sayan yasa teklifini veren kadın. Valerie Boyer bu kadının adı. Türklerin soykırım yaptığına inanıyor, ancak Fransızların Cezayir'de soykırım yapmadıklarını söylüyor. Bu kadın benim için tam bir prototip. Çünkü bir karakteri temsil ediyor. Çoğunluğun içinde bir statü elde etmiş azınlık mensubu birinin o statüyü koruma uğruna nasıl köle ruhlu birine dönüştüğünü gösteren bir karakter. Daha doğrusu bir karaktersiz. Bir yazı okumuştum bir tarihte. Büyük devletler istihbaratçı olarak azınlıklara mensup kişileri seçermiş çoğunlukla. Çünkü kompleksli oldukları için ve kendilerini kabul ettirmek için büyük bir sadakat duygusuyla çaba gösteriyorlar.
Karşılıklı İhtimam Toplumu
Söz konusu yasa tasarısı aslında Fransızların iki yüzlü dünyasını ortaya koydu. Mesela Fransız Sosyalist Parti'sinin hazırladığı yeni programın adı "Karşılıklı İhtimam Toplumu". Dost bir ülkeye karşı bu kadar ihtimamsız davranan bir ülke ve bu ülkenin sözde sosyalistlerine bilmem ki ne demeli?
Fransız iki yüzlülüğü işte budur.
Ve tabii Sosyalist ahlakı.
Bravo Türkiye
Fransızların yaptığı terbiyesizlik bize ilk kez yapılmıyor. Her seferinde ayağa kalkar bağırır çağırır, ortalığı bir birine katarız. Ancak ne var ki bu tepkimiz çok kısa sürer ve bize yapılanı görmezden gelir, unutur gideriz. Belki de ilk kez Türkiye, Fransızlara yaptıklarının bedelini ödetme konusunda kararlı önlemler aldı. Sekiz maddelik yaptırım paketi dikkatle incelendiği zaman görülecektir ki cezalandırma akıllıca düşünülmüş. Üstelik bu tedbirler sürekli kendisini üretecek bir nitelik taşıyor.
Ben de ilk kez Fransızların bu kez baltayı taşa vurduğu yönünde bir duygu oluşturdu. Bu bir ibret cezalandırmasıdır. Hem herkes Türkiye'nin eski Türkiye olmadıgını görecek hem de bundan sonra aklından böyle şeyler geçenler iki kere düşünecek.