En başta belirtelim, iki liderin görüşmesi ne tarihi bir öneme sahipti ne de bu görüşmeden beklenen veya beklenmeyen tarihi sonuçlar çıktı.
Erdoğan ve Obama bir birlerini hakikaten seviyorlar.
Bu duygularının devlet işlerini ve aldıkları kararları etkilemesine de izin veriyorlar.
Dikkat edilirse Obama yönetimi ne kadar zor durumda kalırsa kalsın, Türkiye karşıtı gelişmeleri yumuşatmak için elinden geleni yapıyor.
Mesela en son gelişme...
ABD Dışişleri Bakanlığı yayınladığı geleneksel özgürlükler raporunda Türkiye'de din özgürlüğünün çok gerilerde olduğunu belirtti.
Bu hüküm nereden bakarsak bakalım adil değil elbette.
Bunun böyle olduğunu anlamak için Milli Eğitim'de yapılan reformlara bakmak yeterli.
Ve biz bu rapora doğru dürüst bir tepki göstermeden Beyaz Saray, belli ki Obama'nın direktifiyle, raporu hazırlayan komisyona "Türkiye'yi o rapordan çıkarın" baskısı yapmış.
***
Komisyon bağımsız bir nitelik taşıdığı için bu talebi reddetmişler.
Ben hem Obama yönetiminin bu girişimini hem de aleyhimize rapor hazırlayan komisyonun davranışını çok beğendim.
Obama'nın davranışı güzel, çünkü Türkiye'ye dostluğunu ve güvenini gösteriyor, komisyonun davranışı da taktir edilecek nitelikte, zira bir komisyon kurulmuşsa ve bir rapor hazırlamışsa kararlarını siyasi baskı değiştirememelidir.
Hükümleri elbette yanlıştır.
Türkiye'de dini özgürlükler geriledi demek aptallığın zirve halidir.
Ama bizim yapacağımız bu komisyonun söz konusu aptallığını sergilemektir.
Bunu da yapabilecek durumdayız.
Zira din özgürlüğü konusunda iyi bir karneye sahibiz.
***
Tekrar Erdoğan-Obama görüşmesine dönersek...
Görüşmeden yakın gelecek açısından önem arz eden bir sonuç çıkmadığı söyledik.
Her iki devlet birbiriyle dayanışma statüsünü korumaya ve sürdürmeye dönük kararlılıklarını ortaya koydular.
PKK terörüyle mücadele konusunda ABD yönetiminin desteği teyit edildi.
Buradan anlıyoruz ki Türkiye önümüzdeki günlerde Kuzey Irak'ta dahil, PKK hedeflerine dönük ciddi operasyonlar planlıyor.
İran konusunda Türkiye'nin kendine çizdiği olabildiğince bağımsız politikanın ABD tarafından anlayışla karşılanmasının sağlanması zaten bana göre ciddi bir diplomasi başarısı.
Bütün dünya İran'a ambargo uygularken Türkiye'nin bu uygulamadan muaf tutulması ve kendi ilişki siyasetini yürütmesi önemlidir.
Gelelim Suriye meselesine...
Aslında Kore'de gerçekleşen görüşme Suriye meselesi etrafında yapılan bir görüşmeydi.
Türkiye, ABD yönetiminin Suriye'deki korkunç gelişmeler konusunda bir müdahale konseptine ne derece açık olduğunu anlamaya çalıştı.
Görünen o ki ABD, Türkiye'nin kendi başına bölge üzerinde travmatik etkilere neden olacağını düşündüğü bir müdahalesini Ortadoğu denklemi açısından doğru bulmuyor.
Yani Obama yönetimi Türkiye'ye "Ne yaparsan yap şu Esad rejiminden bölgeyi kurtar, ben de yanındayım" güvencesini vermiyor.
Görüşmeden geriye kalan ve bizi mutlu eden tablo ise, iki liderin bir birine duyduğu saygı, güven ve bu duygularını açığa vuran vücut dilleri.