Bugün "Ortadoğu'da Kürtleri dikkate almayan hiçbir politika başarılı olamaz" sözü çokça kullanılıyor.
Bu sözün esasen yanlış bir tarafı yok; Kürtler bugün bölge siyasetinin önemli bir aktörü haline gelmişlerdir ve bu tarihi süreçlerin getirdiği bir olgudur.
Aslında Türkiye gibi tarihi geçmişi olan bir ülkenin de Kürtlerin varlıklarıyla yeni süreçleri etkilemesinden rahatsız olmaması gerekir.
Tabii ki Türk milletinin tarihi yürüyüşünün yönüne ve tarihin akış istikametine uygun olmak şartıyla.
Diğer bir ifadeyle söylersek, öyle "kafama esti Kuzey Irak'ta devlet kurdum, Kuzey Suriye'de özerk bölge ilan ettim" türünden oldubittilere müsaade edemez Türkiye.
Bu girişim ve oluşumlar Türkiye'nin büyük vizyonuna uygun düşmezse, o vakit tarihin akışına müdahale ederiz; bunun da şu veya bu ölçüde herkes için sonuçları olur.
***
Şöyle bir cümle daha sarf ediliyor son dönemlerde: Deniyor ki, "Kürtlerin varlığı keşfedildi."
Bu söze itirazım var; Kürtler yeni keşfedilmedi ve hatta siyasi bir özne olarak Ortadoğu denkleminin içinde de, şu veya bu düzeyde, hep yer almıştı.
Kürtlerin varlığı 19. yüzyılın ortalarından beri siyasi bir antide olarak gündemdedir.
İlk Kürt isyanlarının başladığı tarih 1865'dir.
Ondan sonra Anadolu'da yaşanan kalkışmalar, İran'da kurulan Mahabat Kürt Devleti, Kuzey Irak Kürtleri ile Saddam yönetiminin mücadelesi, Kürtlerin en az 150 yıldır bu bölgenin siyasal aktörlerinden biri olduğunu gösteriyor.
Ancak, bugün başka bir gelişme var ki, asıl büyük keşif odur ve gerçek anlamda Ortadoğu siyasi denkleminin içine yeni bir oyunca olarak dahil olmaktadır.
Bu yeni oyuncunun adı Türkmenlerdir.
10 ve 11. yüzyıllardan bu yana, yani Anadolu'dan çok önce Türk varlığıyla tanışan İran-Suriye-Irak, uzun asırlar boyunca Türk hakimiyetinde kalmış bölgelerdir.
Şimdi tarih sadece Kürtleri değil, asıl bu bastırılmış Türkmenleri sahneye çıkartıyor ve bir siyasi aktöre dönüştürüyor.
İşte, 70'li yıllarda Saddam zulmünden koruyamadığımız Irak Türkmenleri, iki gün önce Irak Parlamentosu'nun aldığı bir kararla "Irak'ın 3. Büyük milleti" olarak tescillenmiştir.
Artık bundan sonra hiç kimse Irak'ta veya K.Irak'ta Türkmenlere "yok" muamelesi yapamaz.
İşte, onlarca yıldır Esad yönetiminin aşağılamasına ve zulmüne maruz bırakılmış Bayır bucak Türkmenleri kendi savunma birlikleriyle ve kendi siyasal örgütleriyle Suriye'de kendilerine zulüm eden adamın oğlunu iktidardan indirmek için savaşıyorlar.
Üstelik dün olduğu gibi sahipsiz de değiller, arkalarında onların tarihin yeni aktörü olduğunu bilen koca bir Türkiye var.
***
Bu büyük Türkmen uyanışı Irak ve Suriye'dekiyle de sınırlı kalmayacak; bunu herkes bilmelidir.
İran'da yaşayan ve önce Şah rejimi, sonra da Molla rejimi tarafından kimliksizleştirilmeye çalışılan Türkmenler de tarih sahnesine çıkacaklar ve yerlerini alacaklar.
İran'da bugün milyonlarca Kaşkay Türkmen'inin yaşadığını kaç kişi biliyor acaba?
Kayseri ahalisinin önemli bir kısmını oluşturan Avşar Türkmenlerinin mühim bir parçasının bugün İran'da yaşadığını söylersek herkes şaşıracaktır ama gerçek tam da budur.
Sabah Gazetesi'nin çok değerli yazarı Hasan Celal Güzel'in Türkmenler konusundaki uyarılarına herkes kulak versin, çok önemli şeyler yazıyor Hasan Celal Bey.
Türkmenler, büyük ve sorunlu bir coğrafyada bizim sadece stratejik bir avantajımız değil; aynı zamanda, onlara karşı işlediğimiz geçmiş günahlarımızı affettireceğimiz ahlaki bir sorumluluğumuzdur.
Ama her şey bir tarafa, Türkmenler artık Ortadoğu denkleminin içindedir.
Dosta düşmana duyurulur!