"Çevreye zarar vermeyen, istenilen güç ve sürati sağlayabilen, doğrudan hareketin elde edilebildiği, yakıt gerektirmeyen bir kuvvet makinesi" olarak tanımlandı bu buluşu.
Bütün Türkiye şaşkınlıkla izledi bu gösteriyi.
Tasarımı yapan firma, buluşun maddenin eylemsizlik özelliğinden faydalandığını belirtti. Bu buluşun istenen yerde istenen miktarda elektrik üretme yeteneği bulunduğunu, tüm taşıtlarda kullanılabileceğini açıkladı.
Termodinamik kanunlarına aykırı ve bilimsel olmayan bu iddiaları kanıtlayacak bilgiler, firma tarafından verilmiyordu ama koca bir iddia konuyordu ortaya.
Firma yetkilileri 2007'de makinenin seri üretimine geçileceğini belirtiyorlardı.
Oysa aynı günlerde bilim adamları, bu tür bir makinenin, "enerjinin sakımı kanunu" gereği mümkün olmadığını söylemekteydiler. Termodinamik yasaları uyarınca enerjiyi yoktan var eden bir makine geliştirilmesi imkansızdı.
***
Erke Dönergeci'nin arkasında Ergenekon, Göktürk-2'nin arkasında ise millet iradesi var! |
Bakın kimler vardı o basın toplantısında:
Yargıtay Cumhuriyet eski Başsavcısı Vural Savaş, emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, Kara Kuvvetleri eski Komutanı Muhittin Fisunoğlu ve daha başka paşalar. Paşaların en ön sırada yan yana oturdukları toplantıda ürün ile ilgili sunumu da 'şirket danışmanı' sıfatı ile emekli Tümgeneral Çetin Uğural yapıyordu.
Daha sonra Silivri mahkemelerine tanık olarak ifade veren gazeteci Alper Görmüş bunun "gündemi değiştirmek için darbeciler tarafından düzenlenmiş bir tiyatro" olduğunu söyleyecektir.
Bu sahtekarlığın yapıldığı tarih 2007, yani darbe hazırlıklarının pişirildiği, Ergenekon'un hükümet yıkma girişimlerinin hızlandığı, Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmemesi için tehditlerin havada uçuştuğu ve ardından da AK Parti için kapatma davası açıldığı günlerdir.
Bütün bu yaşananlarla Erke Dönergeci'nin arasında bir bağ olabileceği şüphesi bugün dahi belleklerimizde canlılığını korumaktadır.
***
Bu Erke Dönergeci hatırlatmasını niye yaptım?
Aslında bu sahtekarlığı hatırlatmak değil niyetim. Ben, insanlarımızın aslı astarı olmayan bir sahtekarlıkla bir gerçeğin mukayesesini yapmasını istedim.
Üzerinde Türk ordusunun general üniforması olan adamların millete hayali bir projeyi gerçekmiş gibi yutturmaya çalışmasıyla, bu ülkenin genç mühendislerinin alın teriyle yaptıkları ve uzaya gönderdikleri Göktürk uydusu arasındaki farkın düşünülmesini istedim.
Erke Dönergeci ve Göktürk-2 uydusu...
Birisi sahtekarlık ve hayal, diğeri bilim, alınteri ve gerçek.
Erke Dönergeci'nin arkasında Ergenkon'un iradesi vardı hiç şüphesiz.
Göktürk-2'nin arkasında ise millet iradesi.
Aslında bütün bir yazının konusunu bir cümleye sığdırayım ben:
ODTÜ'nün kampusünde uzaya gönderilen Göktürk-2 uydusunu protesto eden militanlar için "Kim bunlar?" diyenlere söylüyorum ki, Erke Dönergeci'nin çocuklarıydı işte onlar!