Ekmeleddin İhsanoğlu'yla ilgili en ufak bir önyargım yok. İsmi ilk açıklandığı günden beri değerli bir insan olduğunu belirtiyorum. Şahsiyetli bir babanın oğludur, iyi yetişmiş bir ilim adamıdır. Yazdığı eserlerin bilimsel değeri tartışmasızdır. Zaten bu nedenlerden dolayı onunla ilgili yazarken ister istemez dikkat gösteriyoruz ve onu incitecek cümleler kurmaktan özenle kaçınıyoruz.
Zira Ekmeleddin Bey'in yüklendiği bu kötü rolü bir başka isim üstlenmiş olsaydı, herhalde epeyce bir eleştiriyi ve hatta ayıplanmayı hak etmişti. Çünkü bu rol demokratik siyasete müdahale için geliştirilmiş bir oyun planını ifade ediyor. Darbe, paralel yargı gibi araçlarla deviremeyeceklerini anladıkları Tayyip Erdoğan'ı orta vadede tasfiyeyi amaçlayan bir şebekenin işi bu cumhurbaşkanlığı adaylığı meselesi.
Tuhaf bulduğum husus da burada kendini gösteriyor: Ekmeleddin İhsanoğlu gibi meşruiyetten yana bir insan bu uğursuz role neden talip oldu? Onu nasıl ikna ettiler? İhsanoğlu kazanamayacağı bir yarışa girmeyeceğine göre ve kazanamayacağını bile bile neden aday oldu?
Ve neden hayatı boyunca mücadele ettiği CHP zihniyetiyle bu kadar kolay iş tutuyor Ekmeleddin Bey?
Bu soruları bir bütün olarak sorduğunuz vakit insanın zihninde cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası bir başka senaryonun çerçevesi beliriyor.
Ak Parti'yi bölmek, cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın siyasi alt yapısını çökertmek...
İyi ama kendisini uluslararası görevlere getiren AK Parti ve Tayyip Erdoğan'la alıp veremediği nedir Ekmeleddin Bey'in?
Yeterince anlaşılmayan budur...
ÇİFT TARAFLI İMİTASYON
Doğrusu ben Ekmeleddin İhsanoğlu'nun bu denli keskin bir oryantasyon kabiliyeti olduğunu bilmiyordum. Bu tür ağır adamlar ve bilim adamları özellikle siyaset gibi esnek olunması gereken alanlarda belli zorluklar çekerler. Fakat Ekmeleddin Bey'in maşallahı var; cıva gibi, siyasete hızlı bir biçimde uyum sağlıyor. Mesela hitap ettiği topluluk muhafazakar bir topluluksa, birden bire dine dair sembolleri kullanan, Turgut Özal'a "abi" diyen, dualar niyazlar eden bir yüksek rütbeli muhafazakara dönüşüyor; yok eğer yolu laik bir çevreye düşmüşse, değme ulusalcılara taş çıkartan bir Kemalist rolü oynuyor.
Biz de merak ediyoruz, Ekmeleddin Bey birbirine zıt iki rolü birer saat arayla nasıl bu denli başarıyla oynayabiliyor?
Değerli bir yazarımızın dediği gibi, biraz önce Özal'ın imitasyonu...
Biraz sonra Ahmet Necdet Sezer'in imitasyonu...
Peki Ekmeleddin Bey.. bunca müktesebata, böyle bir hayat hikayesine bu kadar kıvraklık biraz fazla değil mi azizim?..
Bu yaşta buna omurga mı dayanır?