Her zaman ve her yerde söylediğim bir hususu tekrar edeyim:
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan sadece başarılı bir siyasetçi değildir. Demokrasi tarihimizin en uzun başbakanlık yapmış, peş peşe en fazla seçim zaferi elde etmiş siyasetçisi de değildir sadece.
Rakamları, istatistikleri altüst etmiş bir icraat adamı olması, bazen cesaretin bile yeterli olmadığı kararları alabilmesi de onu benzerlerinden ayıran temel fark değil.
Bana göre Sayın Cumhurbaşkanımızı Cumhuriyet tarihimizin en önemli devlet adamlarından biri haline getiren vasfı, bütün siyasi karar ve eylemleriyle tarihe oynayan, tarihe müdahale eden ve bu çabaları üzerinden de tarihselleşen bir devlet ve siyaset adamı olması.
O nedenle, onun şu an Cumhurbaşkanlığı makamında oturması, önümüzdeki dönemde alacağı kararlar ve yapacağı yönlendirmeler milli kaderimizin ve geleceğimizin şekillenmesi bakımından son derece büyük önem taşıyor.
Bana göre Cumhurbaşkanımızın devlet ve siyaset üzerindeki ağırlığını ve etkilerini şu konu başlıkları üzerinde aktive etmesinde geleceğimiz açısından büyük yarar var.
DEMOKRASİ
Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakan olarak yönetimde bulunduğu dönemde demokrasi konusunda çok büyük mesafeler alınmıştır. Aksini iddia edenler gerçeği açıkça çarpıtıyorlar. Ancak bütün gelişmelere rağmen hala demokrasi açığımız vardır. Demokrasi bizim için stratejik bir milli çıkar meselesidir, asla ihmale gelmez. O nedenle Türk demokrasisinin gelişmesi için her adım cesurca atılmalıdır.
ORDU VE ÖZEL KUVVETLER
Sınırlarımızın hemen dibinde yaşanan olaylar güçlü bir orduya sahip olmanın ne kadar önemli ve değerli olduğunu gösteriyor.
Ordumuz, kimin ne dediğine bakmadan, hem teknik olarak hem de moral olarak güçlendirilmelidir.
Cumhurbaşkanımızın buna yönelik mutlaka özel bir proğramı olmalıdır ve hükümeti bu istikamette yönlendirmelidir.
Ayrıca, orduya Özel Kuvvetlerin sayı ve etkinliğinin arttırılması konusunda talimat vermelidir. Türkiye önümüzdeki dönemde çok etkin operasyon güçlerine ihtiyaç duyacaktır.
NÜKLEER BOMBA
Biliyorum, bu konuda uluslararası kısıtlamalar var ve Türkiye'nin imzasını koyduğu taahhütleri mevcut. Ancak başka bir gerçek var, çevremizde birçok ülke hızla nükleer güç haline geliyor. İran elindeki yarım yamalak nükleer çalışma ile bütün dünyayla etkili diplomasi yürüttü. İsrail nükleer silah sahibi bir ülke olarak bütün bir Ortadoğu'yu enfekte edebiliyor. Avrupa'nın büyük ülkeleri bu silaha sahip, Rusya zaten bir nükleer güç.
Türkiye'nin gelecek iddiaları sahici bir temele dayanıyorsa, ki aksine inanmak için bir neden yok, o vakit bu silaha sahip olmak zorundadır.
Bunun lam cimi yok, zaten nükleer silah sahibi olmak ülkeleri savaşa yaklaştırmıyor, tam aksine, savaştan uzaklaştırıyor. Bütün bir Soğuk Savaş dönemi hikayesi buydu.
Cumhurbaşkanımız devlete bu konuda milli çıkarlarımıza uygun bir perspektif kazandırabilir.
UZUN MENZİLLİ FÜZE
Türkiye'nin Çin'le yürüttüğü uzun menzilli füze anlaşmasının dış dünyayı nasıl rahatsız ettiğini hepimiz gördük. En fazla rahatsız olanlar depoları ağzına kadar balistik füze dolu olan ülkeler.
Batıda Cumhurbaşkanımıza yönelik iğrenç kampanyanın arkasındaki nedenlerden biri de bu meseledir. Çünkü Sayın Erdoğan, Türkiye'yi uzun menzilli füze üreten ve askeri envanterine sokan bir ülke yapmak için cesur adımlar atmıştır. Gezi, 17 Aralık ve Kobani ayaklanması gibi olayların karanlık yüzü ile bu meselenin uzak yakın bağlantıları olması çok muhtemeldir.
Evet biliyorum, bugün çok cesur bir yazı yazdım. Ama ben şuna inanıyorum, Türkiye barış üzerine kurulmuş bir ülkedir ve her zaman barışçı politikalar takip edecektir. Yukarıda saydığım güç ve imkanlara sahip olmayan bir Türkiye ne iç barışına ne de bölge ve dünya barışına bir katkı sağlayabilir.
O nedenle, milli çıkarlarının gerektirdiği her çalışmayı, velev ki nükleer silah sahibi olmak olsun, açık, şeffaf bir biçimde yapmalıdır.
Tayyip Erdoğan gibi güçlü bir Cumhurbaşkanımızın olması büyük bir imkandır.