Zeki Demirkubuz kendisini en iyi ifade edebildiği üslupla çektiği yeni filmi "Yeraltı" ile yine sinemayı sanat yapıyor. Daha önce Camus'nun "Yabancı"sını serbest bir uyarlamayla şahane bir film haline getiren yönetmen Demirkubuz şimdi de Dostoyevski'nin "Yeraltından Notları"nı aynı şekilde sinemaya taşıyor. Sonuç: Kendi çapında bir başyapıt.
Demirkubuz, Dostoyevski'nin 19. yüzyıldaki insanlığın hal ve gidişatına dair bakışını sinemalaştırarak günümüze taşımış. Nasıl taşıdığına geçmeden önce kısa bir özet yapayım: Muharrem Ankara'da yaşayan orta yaşlı bir memurdur. Geçmişte kalem de oynatmış ama daha sonra yazmaktan vazgeçmiştir. Birçok şeyden nefret eder. Hayatından memnun olabilmesi için kişiliğinden vazgeçmesi gerektiğinin farkındadır ama böyle davranmayı gururuna yediremez. Muharrem 'Kötülüğünü gizlemeyen, içi nefret dolu, giderek bu halinden zevk alan ve böyle olmanın gururunu yaşayan adam'a dönüşmüştür. Geçmişte sevmediğini ilan ettiği Cevat ise ünlü bir yazar olma yolunda ilerlemektedir.
ADETA RUH İKİZLERİ
Dostoyevski'nin ruhu adeta ruh ikizi Zeki Demirkubuz ile yeniden hayat buluyor. Her ikisi de insan doğasının karanlık tarafını cesaretle sorguluyor. Filmin başkahramanı Muharrem tıpkı bir Dostoyevski karakteri gibi ama aynı zamanda o bir Zeki Demirkubuz karakteri de. Kendisiyle ve çevresiyle sürekli bir çatışma halinde. O, hayat ve değiştiremediği karakteri arasında sıkışıp kalmış birisi.
Dostoyevski 19. yüzyıl aydınını eleştirmişti, Demirkubuz da günümüzdeki kabız, ikiyüzlü aydınları eleştiriyor. Demirkubuz bunu yaparken hiçbir şekilde sözünü sakınmıyor. Bu kadar açık sözlülük iyi hoş da Cevat adlı yazarın ödül aldığı kitaba 'Ankara Sıkıntısı' adını verirseniz ve farkı anlamlarla açık söylemler geliştirirseniz seyirci de meseleye farklı açılardan bakmak durumunda kalıyor. Kim ne derse desin bu söylemlerden sonra, hele hele rol çalan patatesten sonra Zeki Demirkubuz-Nuri Bilge Ceylan çatışması tavan yapıyor. (Bu güzelim filmi bu çekişmeye heba etmemek gerekir.)
"Yeraltı"nın klasik bir Zeki Demirkubuz filmi olduğunu söyleyebilirim. Demirkubuz Muharrem'in psikolojisini yansıtmada büyük bir ustalık sergiliyor. O, her zamanki gibi sade, etikli ve derinlikli. Kuşkusuz bu anlatımda görselliği yaratan kadrajlardan da yaratıcı bir şeklide destek alınıyor. Filmin halet-i ruhiyesi ile görsel atmosferi birbirini mükemmel bir şekilde tamamlıyor.
YÖNETMENİN EN İYİ FİLMİ
En sevdiğim Zeki Demirkubuz filminin "Masumiyet" olduğunu hemen söyleyebilirim. O filmdeki Derya Alabora'nın oyununu hala unutamam. Şimdi onun yanına "Yeraltı"nı da koymak gerekecek. Yönetmenin "Yeraltı'nın benim en iyi filmim olduğu duygusuna kapılıyorum. Zamanın bende bıraktıklarını en iyi yansıtabildiğim, bir mesele hakkında en çok derinleşebildiğim ve anlatılması zor bir şeyi sadeleşerek anlatabildiğim filmim diye düşünüyorum" sözlerine sonuna kadar katılıyorum.
Engin Günaydın "Muharrem" karakterinde oyunculuğunun doruğuna çıkıyor. Ondaki nefreti, kendince dürüstlüğü, bir türlü içine sığamadığı ruh halini tartışmasız mükemmel yorumluyor. Engin Günaydın'ın Vavien filmindeki başarısını "Yeraltında" en üst noktaya taşıyor. "Kıskanmak" filminde harikalar yaratan Nergis Öztürk, Serhat Tutumluer, Serkan Keskin, Murat Cemşir ve Nihal Yalçın tam bir takım oyunculuğu sergiliyor.
"Yeraltı" diğer Zeki Demirkubuz filmleri gibi küçük bütçeli ama etkisi, söylemi büyük bir film. Gerçek bir sinema filmi izlemek istiyorsanız "Yeraltını" kaçırmamanızı öneririm. Hem "Yalan Dünya"da sarakaya alınan "Zeki Demirkubuz"la da bir tanışıklığınız olur.
Haftanın Filmi
Korsanlar
Kaptan Korsan, "Yılın Korsanı" ödülünü almak için rakipleri Kara Bellamy ve Pala Bıyık Liz'i alt etmek zorundadır. Onları Kanlı Adalar'dan Viktorya İngilteresine uzanan zorlu bir yolculuk beklemektedir. Bu yolculuk boyunca Kaptan Korsan yanına şaşkın bir bilim adamını da alıp kötücül güçlere sahip bir kraliçeye karşı da mücadele veriyor. Gülmekten öleceğiniz şahane bir animasyon.