İki gün üst üste yazdığım EXPO yazılarının beklediğimden çok daha fazla karşılık bulduğunu söylemeliyim.
EXPO 2020 adaylığının sadece İzmir değil, bir Ege projesi olduğunu ve Türkiye'nin temsili niteliğinde algılanması gerektiği açık. Nitekim, Bu konuda Ankara'nın iki seferdir (2015 adayı olarak) İzmir'i tercih etmesi, buna inancını gösteriyor.
EXPO Yürütme Komitesi olarak, sivil toplum örgütlerinden, oda ve borsalara, fahri konsoloslardan, üniversitelere herkes ve her kurumla yakın çalışma içinde olunacağı, bizzat Başkan Mahmut Özgener tarafından bu sütunlar aracılığıyla sizlerle paylaşıldı. Yine dünkü yazımda belirttiğim Başbakan, Cumhurbaşkanı, Dışişleri Bakanı ve AB'den Sorumlu Bakan ile bir an evvel görüşülmeli ve Ankara'nın resmi, gayri resmi tüm yabancı heyet temaslarında EXPO adaylığının gündeme getirilmesi gerektiğinin iletilmesine yönelik çağrım üzerine Vali Kıraç aradı ve randevu taleplerinin yapıldığını, tarih beklediklerini ve aynı zamanda İzmir milletvekilleri olan Ulaştırma ve Kültür-Turizm Bakanları'nın konuyu Ankara nezdinde takip ettiklerini iletti.
EXPO projesini İzmir ve Türkiye gündemine getiren Ekrem Demirtaş ve İTO'nun bu konudaki deneyim ve bilgilerinin de sürekli kılınması gerektiğini iletmiştim dün. Ekrem Demirtaş; her ne kadar Yürütme Komitesi içinde yer almasalar da; her konuda en önde çalışacaklarını, bununla ilgili EXPO Genel Sekreterliği'ne iki kez yazı yazdıklarını ancak; henüz açıklayıcı bir geri dönüş alamadıklarını aktardı. Bu süreçte lobi faaliyetlerinin ne denli önemli olduğuna dikkat çekti ve İTO olarak, yazı ile görev beklediklerini tekrarladı.
İlgililerin dikkatine sunarım...
Hisarcıklıoğlu ve İTO
İTO ve Ekrem Demirtaş demişken; takip edenler biliyorlar; İTO yönetiminde bir süredir ilginç gelişmeler yaşanıyor. 6'ya 5 oranında, kritik bir kutuplaşma ile süregelen olayların sonunda, 3 Yönetim Kurulu üyesi; Necmi Çalışkan, Hüseyin Payzın ve Erkan Güldoğan Disiplin Kurulu'na verildi. Türkiye'nin en eski ve köklü odalarından İTO'da yaşananların gerekçesiyle ilgili pek çok şey konuşuluyor. Nitekim; bu üç isim bir diğer yönetim kurulu üyesi Fatih Dalan ile birlikte bu iddiaları, Ankara'ya, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'na taşıdılar. Önceki gün Ankara'da gerçekleşen görüşmede, 4 İTO Yönetim Kurulu üyesini dinleyen Hisarcıklıoğlu, aralarında geçen konuşmayı ve kendisinin ne söylediğini, bundan sonra tavrının ne olacağını aktarmak için dün beni aradı.
Telefonda konuştuğumuz Rifat Bey; İTO'da bu tür olayların yaşanmasından dolayı üzgündü ancak; her zaman üyeler arasında da, yönetim üyeleri arasında da bu tür çok sesliliğin, anlaşmazlıkların çıkabileceğini, bütün bunların çok seslilik ve demokrasi gereği olduğunun altını çizdi. Ancak; Hisarcıklıoğlu, TOBB'a bağlı 365 oda ve borsa ile 10 bin 500 meclis üyesine eşit mesafede olduğunun altını özenle çizdikten sonra, bizim aracılığımızla şu mesajın iletilmesini rica etti; "Benden randevu isteyen bütün arkadaşlarımı memnuniyetle dinlerim. 4 arkadaşım geldiler, sıkıntılarını aktardılar, dinledim. Ancak; ne bundan önceki ne de bundan sonraki süreçte; benim TOBB Başkanı olarak bu olayın herhangibir boyutunda müdahil olmam mümkün değil. Bu, odanın iç işlerine karışmak olur ki; benim kesinlikle ne dün ne bugün ne de yarın asla böyle bir eylemde bulunmam söz konusu dahi olmaz."
Yani; Rifat bey "iç mesele" olarak gördüğü bu sürece dahil olmaya hiç niyetli değil. Peki, bundan sonra ne olacak?
Disipline verilen üyelerle ilgili karar, herhangibir disiplin cezası alma yönünde sonuçlandığı takdirde, TOBB bünyesindeki Yüksek Disiplin Kurulu'na gidecek. İtirazlar burada değerlendirilecek. 2004 yılında çıkan kanunla ve 2005 itibarıyla resmen uygulanmaya başlanan oda ve borsaların kendi içlerindeki Disiplin mekanizması aslında çok sağlıklı bir proje.
Cem Uzan'ın olayları ilk patlak verdiğinde konu gündeme gelmiş ve dolandırıcılığa adı karışan Uzanların hala TOBB üyesi olması eleştirileri üzerine böyle bir düzenleme çıkmıştı. Meclis üyeleri arasında şahsi veya kurumsal anlaşmazlıklarda işleme konulabilen Disiplin mekanizmasında, para cezası ve hatta odadan ihraca kadar varacak cezalar gündeme gelebiliyor.
Konumuza tekrar dönecek olursak; 126 yıllık İTO, bu tür krizler ve tartışmalarla anılmayı haketmiyor. İlgili herkese sesleniyor ve bir an evvel bu tartışmaların bitmesini istiyoruz...
Işıkkent ve "İzmirli Öyküler"
İzmir'in duayen işadamlarından Öner Akgerman'dan zarif bir mektup ve harika bir kitap aldım. Sahibi oldukları Işıkkent Eğitim Kampusü'nde eğitim gören 6, 7 ve 8. sınıf 51 öğrencinin yazdığı olağanüstü İzmir öykülerinden oluşan "İzmirli Öyküler" isimli kitaba, çok değerli yazarlar da katkıda bulunmuşlar. 19 Ocak'ta satışa sunulan kitabın geliri başlangıçta, Kütüphanesi olmayan bir okula bağışta bulunulması planlanırken, Van depremi sonrasında bu plan değişmiş.
Işıkkent Eğitim Kampüsü'nde 20 liraya satılan kitaplar, çok yakında kitapevlerinde de sizlerin beğenisine sunulacak. İlk etapta bin 500 adet basılan kitabın 15 bin TL'lik kısmıyla bir konteyner alınarak Van'daki öğrencilere gönderilecek (Işıkkentli öğrenciler daha önce de Van'a 2 konteyner göndermişti).
Ben gözlerim dolu dolu okudum bütün hikayeleri.
Lütfen siz de alın ve okuyun. Hem gençlerimizle gurur duymak, hem onları böyle bir projeye yönlendiren eğitimcilerimize teşekkür etmek hem de Van'daki kardeşlerimize bir kez daha katkıda bulunmak için...