Ayçin Kantoğlu anlatmaya devam ediyor:
Gazze'de 400 günü aşan bu süreç her ne kadar 7 Ekim (2023) tarihinde başladı görünüyorsa da bunun bir öncesi, bir evveliyatı var. Orada bir asra yaklaşan bir işgal mevcut. Bu gördüğümüz tablo ağır ağır, fasılalı bir vaziyette orada uzun zamandır tekrar ediyor. İlk kez çocuklar katledilmiyor, ilk kez kadınlar tecavüze uğramıyor, ilk kez erkekler tecavüze uğramıyor. İlk kez ele geçirilen çocukların, insanların organlarını çalmıyorlar.
Bugün Gazze'deki hadisenin bir benzerini yüz yıl önce bu memlekette biz yaşadık. Olayın içinde yüz sene önce hangi devletler var idiyse, burada hangi mezalimi yaptılarsa şu anda orada da aynısı tekrarlanıyor. Böyle bakıldığında şu cihan üzerinde her halde Filistinliler en sağlam ulus sayılır. Fakat biz henüz kafa karışıklığını aşabilmiş değiliz. Bunlar kim, onu bilmiyoruz. Gazze neresi? Kimisi için Gazze bilinmeyen bir coğrafya. Halbuki yüz sene önce vatanımızın bir parçasıydı.
Ben bu konuda yüzlerce binlerce video izledim; sanki hepsinde tek bir anne var, tek bir çocuk var, hepsi aynı. Ağızlarından çıkan cümleler birbirinin aynısı. Aslında orada ne kadar farklı ne kadar müstesna bir durumun tezahür ettiği yeterince anlaşılamıyor, insan buna hayret ediyor. Daha önce bana hikaye edildiği kadarını bildiğim, ama bir parçası olmadığım İstiklal Savaşının ne olduğunu ben burada görüyorum. Bu vatan için yapılmış olan, anlatılan o fedakarlıkların artık bugün ben de bir parçasıyım. Bunu bana Gazze direnişi gösterdi. Yani canı, cananı, evladı vatana feda etmek ne imiş anladık, sizler de görüyorsunuz.
Bu izlediğimiz tablo fevkalade etkileyici. Öyle olmasa Siyonizmin üzerimizdeki baskın, kara propagandası ve içimize kattığı zehrin etkisi aşılamazdı veya bu tabloyu değiştiremezdi.. Ama önüne konan engel ne olursa olsun onu aşmaya devam ediyor.
ÇOCUKLARIN DİLİNDEN
72 millete Arapça dışında hiçbir lisanda konuşmaksızın, bir iki videoda İngilizce konuştuklarını duydum, geri kalan videoların tamamı Arapça. Birçoğu da küçük çocuklara ilişkin, onlar hiçbir dilde konuşamıyorlar, daha adını söyleyemeyen çocuklar; 72 millete meram anlatıyorlar. Nasıl olabilir böyle bir şey! Bizim sayfalarca basılı kitabımız var, bütün İslam coğrafyasında temsilciliklerimiz var. Kendimizi anlatabilmek, islamafobyayla mücadele edebilmek için, Müslümanın terörist olmadığını ifade edebilmek için uğraşıyoruz. Bunun için kurulmuş temsilciliklerimiz var, organizasyonlarımız var. Bir sürü etkinlik organize ediyoruz ama yaptığımız ettiğimiz hiçbir şey, şu bir senede Gazze'nin dünyaya anlattığı kadar etkili değil. Üstelik bu çocuklar hiçbir lisan da konuşmuyorlar.
ZULÜM İSLAM'A İLGİYE YOL AÇIYOR
Peki nasıl oluyor da arada bu dil bağlantısı yokken onları izleyenler gördükleri halin, hak ve hakikat olduğuna ihtimal verip İslam'a, Kur'an'a ilgi duyuyorlar? Elimde benim bir istatistik yok, Gazze dünyaya saçılalı beri diyelim, 72 millette kimleri Müslüman etti bilmiyorum, böyle bir istatistiğe sahip değilim. Ama her gün yeni videolar, her gün yeni haberler geliyor. İnsanlar kendi videolarını kendileri çekiyor. İnternete koyuyorlar, izleyebiliyorsunuz. "Ben, diyor, çok etkilendim, onun Rabbine alaka duydum, onun sabrına alaka duydum, onun gösterdiği metanete alaka duydum. Bu kadar büyük bir şiddetle kötülükle sınanmasına rağmen "elhamdü lillah" diyebilmesine hayret ettim. Nasıl oluyor da bu kadar büyük bir şiddetle, kötülükle sınanmasına rağmen oradaki insanlar "Allah bize yeter" diyebiliyorlar. Ve bunların hepsi fevkalade etkileyiciydi, anlatabilmek etkileyiciydi.
Ben buna benzer hikayeleri duydum. Benim rahmetli büyüklerim savaşı bana anlatırlardı, Kurtuluş savaşını. Ama görmek, onun bir parçası olmak bambaşkaymış. Orada gördüğümüz o tablo bize yapılan bütün kara propagandayı aşacak nitelikte. "Filistinliler toprak sattı, Filistinliler paraya düşkündü, Filistinliler vefasızdı, bize ihanet ettiler." En çok söylenenler bunlar.
BOYKOT
Sanki öyle bile olsa bir çocuğun katli için bu yeterli bir gerekçe olur mu? Ama bunlar, işte yuvarlana yuvarlana boykot mu etsek, etmesek mi, siyasete malzeme mi etsek etmesek mi gibi görüşler revaçta. Kafamız karışık, çalkalanıyoruz. Biraz ileri gittiğimiz, iki ileri bir geri yaptığımız bir gerçek, böyle bir tablomuz var. Hadise başlayalı bir seneyi geçti, mesela boykotun ehemmiyeti henüz bütün toplum tarafından idrak edilebilmiş değil. Neden Starbucks'ı, Coca Cola'yı Mc Danold'ı ben boykot edeyim ki!. diyor. Yani ben bir bardak kola içmeyince, ben bir hamburger yemeyince, ben kahveyle güne başlamayınca sanki İsrail yıkılacak mı?. Önce devlet yapsın. Bu ürünler bütün otellerde, bütün şubelerde satılıyor. Vaziyetimiz bu. Yani bu işin kavgasındayız.
Devam edecek