Türkiye'nin dünkü gündemi nefeslerin tutulup izlendiği şike davasının karar duruşması idi. Beklenen oldu ve FB Başkanı Aziz Yıldırım ile birlikte 3 kişi daha tahliye edildi. Haklarında verilen hapis cezaları, yattıkları süre dikkate alındığı için uygulanmadı. Ancak, yine de başta Yıldırım olmak üzere Yargıtay'a gidecekler ve hem aldıkları cezanın yeniden müzakeresi hem de memnu hakları için mücadeleleri sürecek.
Şike yasası çıktıktan sonra operasyon ve dava süreci başladı fakat, daha sonra Meclis Genel Kurulu'nda yapılan düzenlemeyle içerikte kısmi değişikliğe gidildi. Kamuoyunun çok hassas olduğu bazı konularda bu tür değişikliğe gidilmesi olağan bir durum aslında. Çıkan bir yasanın, uygulamasında görülen aksaklık üzerine yeniden müzakere ve değişikliğe gidilmesinden sözediyorum. MİT yasasında da benzer bir değişiklik yapılmıştı hatırlarsanız. Ve, son olarak Özel Yetkili Mahkemeler'in ismiyle birlikte içeriğinde de değişikliğe gidildi. Hem, mahkemelerin ve savcıların suça yönelik kapsamında değişiklik ve kısıtlamalar yapıldı hem de bugün kamuoyunda çok tartışılan kimi davalara da yansıması beklenen düzenlemeler oldu.
Bunlardan birisi de İzmir Büyükşehir Belediyesi davası. 5 Temmuz Perşembe günü ikinci duruşması var davanın. Bu dava öncesinde Cumhurbaşkanı Gül'ün de yaptığı bir açıklama, başta Başkan Kocaoğlu olmak üzere yargılananlar ve yakınları için büyük moral oldu. Pazar günü Meclis'te kabul edilen yasa ile de, yasal altyapı tamamlandı. Şimdi gözler, Perşembe günü yapılacak duruşmada. 18 belediye ve Genel-İş Sendikası yöneticisi bu dava kapsamında 7 ila 16 ay arasında değişen sürelerde tutuklu bulunuyor hala. Bu kadar süredir tutuklu yargılananların umudu, hem Cumhurbaşkanı'nın sözleri hem de mahkemelerin kapsamını değiştiren yasanın çıkması oldu. Mahkeme hakimlerine yapılan doğrudan veya dolaylı baskıyı asla savunmayan ben, bu davada da aynı tavrımı sürdürüyorum.
Ancak; kamuoyunun Perşembe günkü duruşmadan umduğu tahliye beklentisini de paylaşmadan geçmek mümkün değil.
Birşeyleri tartışırken lütfen kurumları ve makamları yıpratmayalım. Kişiler üzerinden kurumlar yıpranırsa, tamiri imkansız hale gelebilir.
Adalet, en doğru kararı verecektir. Ben inanıyorum...
Rahmi Koç ve Demirtaş'ın "fit" sohbeti
Malum, hem yaz dönemi hem de Ramazan'dan önce kutlamaların bitirilmesi istenince, hemen her gün bir değil, bir kaç düğün var. Hafta sonunda; siyasetçi babalar, oğullarının mürüvvetini gördüler ve mutluydular. Başkan Aziz Kocaoğlu, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve ANAP'lı eski bakanlardan Cengiz Altınkaya; Çeşme, İstanbul ve Kuşadası'nda oğullarını evlendirdiler. Tıpkı 38 yıl önceki gibi kendi oğlunun nikahını kıyan Kocaoğlu gibi, ilk oğlunu evlendiren Bakan Binali Yıldırım da çok heyecanlıydı. Her iki düğüne de İzmirliler çok büyük ilgi gösterdi. Meclis Genel Kurulu'nda Özel Yetkili Mahkemeler ile ilgili yasa görüşmeleri sürdüğü için Başbakan'ın kesin talimatı vardı milletvekillerinin Ankara'da kalmaları yönünde. Milletvekili katılımı çok az iken, Genel Kurul oylamalarında "nöbetçi bakan" uygulaması yapılabildiğinden kabinenin yarısı düğüne katıldı, yarısı Genel Kurul'da nöbetçi kaldı. Bütün üst düzey işadamlarının katılması, insan ilişkilerinde de çok sevilen Bakan Yıldırım'a duyulan sempatinin de göstergesi oldu. Nikah öncesi sohbetlerde benim dikkatimi en çok işadamı Rahmi Koç ve İTO Başkanı Ekrem Demirtaş'ın hararetli sohbeti çekti. Demirtaş'a ne konuştuklarını sordum, ilginç bir "sitem" ortaya çıktı. Hem profesyonelce hem de yatırım anlamında denizciliğe ilgisi bilinen ve gemiyle dünya turu yapan Rahmi Koç, tekneyle ilgili bilmediği standart bir bilgiyi Demirtaş'tan öğrenince çok şaşırmış. Yelkenli teknenin boyunun, tekne sahibinin yaşı+10 fit olması, denizciliğin bir kuralı(tabii alım gücü olanlar için geçerli). Denizcilikte bu kadar usta olan Koç, bu ayrıntıyı ilk kez Demirtaş'tan duyunca hemen bir hesap yapmış. Nazenin V isimli teknesi 52 metre yani yaklaşık 130 fit. Ama, kendisi 82 yaşında olan Koç, yaşının üzerine 10 eklediğinde 92 fit'lik bir teknesi olması gerekirken, bunun neredeyse 40 fit fazlasına sahip olduğunu görüp şaşırmış. Bu hoş sohbet, yanlarındakilerin "E, bu kadarı da Koç farkı" esprileriyle son bulmuş...
Atletizmde kadının altın dönemi
Avrupa Atletizm Şampiyonası'nda Türkiye'nin adını ALTIN harflerle yazdıran kadın atletlerimize şükranlarımızı sunuyorum. Helsinki'den 7 madalya ile dönen ve Türkiye'nin 5. olmasını sağlayan Aslı Çakır Alptekin, Gamze Bulut, Nevin Yanıt, Gülcan Mıngır ve Polat Arıkan'ı, bize bu gururu yaşattırdıkları için ayakta alkışlıyorum.
ESBAŞ'ta Yorgancıoğlu ağırlığı
Rahmetli Kaya Tuncer'in İzmir'e ve bölgeye kazandırdığı Ege Serbest Bölgesi'nde (ESBAŞ) kendisinden sonra bayrağı, eşi Mary Tuncer aldı. 20 bin kişiyi istihdam eden ESBAŞ'ın bir yıllık hedefi, 10 bin kişinin daha iş sahibi olabileceği yatırımları yapabilmek. İlk Uzay Kampı'ndan sonra bölgeye bir de Bilim Müzesi kazandırmayı hedefleyen Mary hanım, bütün gayretiyle eşinden devraldığı bu harika mirası devam ettiriyor. Bu iddialı hedefleri gerçekleştirmek için de iddialı bir ekip ve projelerle devam etmeyi planlayan Mary Tuncer, EBSO Başkanı Ender Yorgancılar ile daha yakın çalışmak istediğini iletti. Bundan sonra yönetim toplantılarında Yorgancılar'ın mutlaka katılmasını rica eden Tuncer, ayrıca yönetime Yorgancılar'ın önereceği isimlerle takviye yapılmasını istedi. Türkiye'ye ilk'leri sağlayan ve muazzam bir miras bırakan rahmetli Kaya Tuncer'in ESBAŞ'ı yeni dönemde Mary Tuncer ve Ender Yorgancılar ile daha da güçlenerek yoluna devam edecek...