Haziran 2011'de O'nun mücadelesini kaleme alırken; "O Bir Kahraman" demişiz Yeni Asır olarak. Neden kahraman peki? Baştan sona tanık olduğum mücadelesindeki gücü karşısında hayran olmamak, önünde eğilmemek mümkün değildi çünkü. Derler ya hani; gücü demiri bile eritecek gibiydi diye; o da çağımızın illeti bir hastalığı; demiri eritir gibi eritti.
Dostlarıyla gittiği tatilde, Türkiye'den binlerce kilometre uzakta öğrendi ilk olarak hastalığını...
Yanındakilerin dünyası kararmışken, o ise; "Nezle" dedi geçiştirdi ve hiç vakit kaybetmeden nasıl mücadele edileceğinin yolunu belirledi. Önce; o illetin olduğu kütleyi ve onunla birlikte göğsünü aldırdı. Ama; ne olur olmaz diye; kemoterapi de alması gerekiyordu. Kemoterapi alanlar veya yakınları almışlar iyi bilir; ne kadar zorlu bir süreç olduğunu. Ama O; bunu da keyfe çevirdi ve her seferinde adına "Kemo Şenlikleri" dediği eğlenceli, sürprizli hastane odalarında keyifli birer seanslar yaşandı.
Bu süreç boyunca başta annesi, ablası, kocası ve oğlu ile birlikte; tüm "Kemo Şenlikleri"ne; her biri festivalmişcesine hazırlanan onlarca dostu da katıldı. Ağrısı oldu renk vermedi, saçı döküldü, taktı peruğunu gülümsedi.
Bir süre sonra da; "Bu utanılacak bir şey değil. Saçsız da güzeldir her kadın" dedi ve peruğunu atarak girdiği Meclis Toplantıları'nda hatta Bakanlarla yaptığı toplantılarda "Cesur Kadın" iltifatlarını; mesaj dolu sözleriyle yanıtladı; "Derdim meydan okumak değil.
Benim gibi olan kadınlara moral vermek. Böyle de güzelsiniz diyebilmek..."
O'nun tüm hayatı böyle aslında.
Profesyonel yönetici olarak girdiği iş yaşamında risk aldı, kendi işini kurdu ve bugün dünyanın pek çok ülkesine ihracat yapan önemli bir işkadını oldu. İşkadınlığında sosyal sorumluluğu da unutmadı ve "Wonderbag" adını verdiği ve ticari hiçbir beklentisi olmaksızın, sadece dünya kadınlarına faydalı olacak bir projeyle de örnek oldu.
Meme kanseri taraması yapan gezici mamografi aletini alarak; Sağlık Bakanlığı'na bağışladı ve bu konuda belki onlarca kadının erken teşhis ile hayatının kurtulmasına aracılık etti.
Bu kadar şey arasında; 120 yılı aşkın geçmişiyle İzmir Ticaret Borsası'nın ilk kadın Yönetim Kurulu Başkanı oldu ve ikinci dönem tekrar rakipsiz olarak seçildi.
Kendi yolunu sevgiyle çizdi
Işınsu Kestelli'den sözettiğimi anladınız artık sanırım.
Doktorun ilk teşhisinde "Kendini en kötüsüne hazırla" dediği halde sevgiyle, inançla bu süreci atlatan Sevgili Işınsu Kestelli'nin hikayesi; Frank Sinatra'nın "My Way" şarkısındaki gibi; "Kendi yolunu çizen" bir cesur insanın, kadının hikayesi.
Bu hikayede yalnız değil, O'nu sevgiyle sarıp sarmayalan dostlarıyla yazdı bu hikayeyi.
O'nun kaderindeki meme kanseri; milyonların sevdiği Nilüfer, Vahide Gördüm, Deniz Uğur gibi sanatçıları da buldu ve O'nlar da kendisi gibi bu süreci yaşayan kadınlara örnek olacak, moral olacak şekilde cesur ve güçlü durarak atlattılar kanseri.
İki gün önce ajanslara düşen Angelina Jolie'nin meme kanseri riski taşıması sebebiyle iki memesini de aldırmasını açıklamasıyla yeniden hatırladım Işınsu'yu ve diğer güçlü kadınları. Annesini de babasını da kanserden kaybetmiş bir kişi olarak; benim de genetiğimde kanser riski yüksek.
Ve, zaman zaman, "Bununla ilgili ne tür önlem alabilirim" diye uzmanlara danışırım, kontrollerimi de aksatmam.
Kadere inanıyorsak eğer; olacağın önüne elbette geçemeyiz ama önlem almak da görevimiz.
Şimdi son bir adım atıyor Sevgili Işınsu; kanser değil ama risk taşıdığı için diğer göğsünü de aldırıyor bu ay sonunda ve bunu da saklamıyor, tam tersine örnek olsun diye paylaşıyor.
Angelina Jolie'nin haberini okuyunca; bu cesur kadını bir kez daha andım. Bizim Angelina yine yaptı yapacağını.
Bazı insanlar Yüce Allah tarafından seçilmiş özel insanlardır.
O'nlar ömürleri var oldukça bu misyonlarını yerine getirirler.
Sen çok yaşa Sevgili Işınsu Kestelli.
Sağ olasın, var olasın...