Ben demokrasi şehidi, efsane siyasetçi Adnan Menderes'in memleketinin kızıyım bir yanımla. Bir yanımla da Kurtuluş Savaşı'nın son demini kanıyla-canıyla yazmış İzmir'in kızıyım. Ve ömrümün her dakikasında bu topraklarda doğduğum ve bu kültürü aldığım ve genlerimde bu toprağın her zerresini taşıdığım için gurur duydum. Her nefesim yeni bir gurur sebebim. Dün, Başbakan Erdoğan'ı Gündoğdu'daki müthiş kalabalıkta dinlerken yaptığı Menderes vurgusunda, neden bu kadar gurur duyduğumu bir kez daha anladım. "Yıl 1947 Basmane İstasyonu'ndan Çankaya'ya kadar İzmirliler bekliyor. Merhum Adnan Menderes ve Celal Bayar iniyor, Konak Meydanı'nda halkı selamlıyor. Menderes tebessüm ediyor, yanındakiler gözyaşı döküyor. Birden polis topluluğa müdahale ediyor, havaya kurşun sıkılıyor. Kurşun, Menderes'in bulunduğu balkona geliyor. Menderes eğilmiyor. Celal Bayar çekilmesini, eğilmesini istiyor. Menderes diyor ki, 'Bu büyük milletin muhabbeti karşısında bize kurşun bile işlemez'."
Bu sözler demokrasi şehidi Adnan Menderes'in nasıl bir kahraman olduğunun örneklerinden sadece birisi. Başbakan Erdoğan da, özellikle 17 Aralık ile birlikte yaşananlar sonrasında Menderes vurgusunu artırdı. Demokrasinin vazgeçilmezliği ve bu yolda mücadelede "kefen giymeyi" bile göze alınacağı vurgusunu da sıklıkla yapar oldu. Boşuna değil bu hatırlatmalar.
İzmir, kurtuluşun şehri. Demokrasinin simgesi. Aydın da Efelerin kenti. Tarih boyunca defalarca yakıldı, yıkıldı bu güzelim kentler. Ama hiçbir zaman yok olmadı. Tam tersine hep tarih yazan oldu. Zümrüdü Anka kuşu gibi hep küllerinden yeniden doğdu. İdeolojik kamplaşmalara değil, demokrasinin kendisine ev sahipliği yaptı. Dün, Manisa ve İzmir'de, bugün de Aydın'da miting yapıyor Başbakan Erdoğan. Verdiği bu mesajlar önemli. İdeolojinin değil, gerçek siyasetin, gerçek demokrasinin ve gerçek hizmetin kazanacağı bir yarış olmasına kim karşı gelebilir ki?