Türkiye'de ertelenmiş cinsellik başörtüsü sorunundan daha vahim. Pazar günkü gazetelerde en ilginç bulduğum röportajın en can alıcı cümlesi bu. Benim de zaman zaman gündeme getirdiğim ve üzerinde tartışılması ve konuşulmasını istediğim bir konu kadının cinsel yaşamı. Daha doğrusu yaşanamayan kadın cinselliği.
Elif Şafak'ın Aşk romanına yönelik eleştirilerle gündeme gelen Yeni Şafak yazarı Dücane Cündioğlu bu tespitte bulunmuş; "Ertelenmiş cinsellikte çözümün ne olduğunu bilmiyorum ama tartışmak, 'bir şeyler yanlış gidiyor' demek istiyorum. Dindar zekaların bu tartışmayı derinlere taşımaları gerekir. Başörtü meselesinden daha vahim bir problem bu, niye ses yok?" diyor.
NE YAPMALI?
İki kızı varmış Cündioğlu'nun. Biri 20, diğeri 21 yaşında. "Bir sürpriz olmadığı takdirde 27-28 yaşından evvel evlenmeyecekler. Çevremde böyle 30 yaşına kadar cinselliklerini erteleyen binlerce insan var! Sebebi ne olursa olsun bu ertelemenin ruhi ve manevi bir bedeli var ve kolay kolay kapanmayacak derin yaraları, derin acıları var."
Bunun üzerine, "Evlilik şart mı cinsel ilişki için?" diye soruyor röportajı yapan Berrin Karakaş. O zaman da şu yanıtı veriyor Cündioğlu: "Mesela cinsel serbestlikle üstesinden gelinecek denli basit değil. 30 yaşlarına kadar ertelenmiş cinsellik genç ruhlar için ne denli büyükse, cinsel serbestlik de o denli büyük bir yük! Evlilik öncesi farklı deneyimler ruhun safiyetini zedeliyor; eşlerin birbirlerine hürmetini azaltıyor."
BİR ŞEYLER YANLIŞ
Ve, "Toplumsal sorunları çözümleyebilirim ama çözemem. Çözümün ne olduğunu bilmiyorum ama tartışmak, 'bir şeyler yanlış gidiyor' demek istiyorum" diyor.
Aynı günün akşamı hemen bu konuyla ilgili bir yazı daha okudum Medyatava'da. Yazılarını keyifle okuduğum Neslihan Acu, kadınların tecavüzle ilgili fantezilerinden yola çıkarak kadınların sapık olduğunu düşünen yazarın görüşünü çok sığ bularak sorunun "ertlenen/engellenen cinsellik" olduğuna değinerek şunları söylüyor:
"Engellenen cinsellik yüzünden ortaya çıkan arızalar var sadece. Bütün sorun, yemek içmek uyumak kadar doğal olan cinselliğin engellenmesi. Cehalet, baskılar, korkular, bilinçsizlik. Hepsi bir arada 'sağlıklı cinselliğe' rahmet okumuş durumdalar.
CİNSELLİK AYIP MI?
Cinsellik 'pis, kötü' bir şey olarak algılandığı için "sevgi ve/ ya da aşk" ile yapılamıyor. 'Aşk' farklı bir boyutta ele alınıyor, (aslında var olmayan) aşka tapınılıyor. Cinsellik ise ayıp bir şey... Hal böyle olunca, kadınlar sevişmek istemekten, bir şeyleri arzu etmekten, bunları dile getirmekten utanır hale geliyorlar. Hatta içlerinde var olan bu 'dürtü' yüzünden suçluluk hissedip kendilerini cezalandırmak istiyorlar.
Tecavüzü arzulamanın, fantezilerde fahişeleşmenin açıklaması ancak bu olabilir.
Çünkü erkeklerin bu konudaki ikiyüzlülükleri ortada... Cinselliğini rahat yaşayan her kadına fahişe gözüyle bakıyorlar. Evlenmek, aile kurmak için böyle bir kadını asla düşünmüyorlar."
Neslihan Acu, çözümün "sağlıklı ve serbest bir cinsellikte" olduğunu savunuyor. Ben de öyle. Bu konuya yarın da devam edelim...