Eğlence tesisi adı altında pavyon işleten biri çıkmış, "Biz Allah rızası için iş yapıyoruz diyor. İki aydır kayıp olan genç bir kızın onun tesis/dükkan/işletme/pavyonunda çalıştığı, ayağında terlikle getirildiğini inkar ediyor.
Neymiş onların mekanında herkes çalışırmış, isteyen sanatçı, isteyen oryantal, isteyen aşçı, isteyen garson. Herkes kendi rızasıyla gelirmiş, güle oynaya çalışırmış. Ramazan nedeniyle tesis kapalı olduğu için de paraları, gidecek yerleri olmadığı için onlara "hayır" için bakarlarmış.
Konsamasyon yapıldığını da inkar ediyor. "Sanatçılar" davet edilen masalara giderlermiş, bir şey ikram edilirse içerlermiş.
Onlar akıllı, millet enayi. Onlar doğrucu, başkaları yalancı. Onlar namuslu diğerleri namussuz.
Türkiye'de böyle düşünen o kadar çok insan var ki. Aslına bakarsanız yüzde 99'umuz yalancı. Her dakika yalan söylüyoruz. Bir söylediğimiz diğerini tutmuyor. İki dakika sonra söylediğimizin yalan olduğu anlaşılınca kıvırtıyoruz. Ben aslında onu demek istememiştim diyoruz.
MAHALLENİN NAMUSU
Bir diğeri kalkmış, kendini okumak için ailesinden ayrı bir kente gelmiş, yalnız yaşayan kızların koruyucusu ilan etmiş. Aklı sıra onları koruyormuş başka erkeklerin kötülüklerinden. Erkekler kötü ya, yalnız bir kız-kadın görünce hemen akıllarına onlara kötülük etmek gelir ya, o da işte mahallenin kabadayısı olduğu için koruyormuş.
Onlarla arkadaşlık etmek de var tabii işin içinde. Tehdit, şantaj, şiddetle oluyor tabii bütün bunlar ve sonra da utanmadan kızların ailelerine kafa tutuyor televizyon ekranlarından. Ne biçim anne-babaymışlar da kızlarını başka şehre okumak için göndermişler, yanlarında kalmamışlar, ilgilenmemişler vs... Böyle düşünen sadece o kabadayı değil. Kayıp olan kıza üzülenlerin çoğu böyle düşünüyor ne yazık ki.
Hani biz misafirperver bir toplumuz, yardımsever, iyi niyetli, dürüst, ahlaklı? Öyleyse niye yabancı bir kente gelmiş kızlar hakkında dedikodu yapıyor, onlar tek başlarına yaşıyorlar diye onlar hakkında olmadık şeyler düşünüyoruz?
KISKANIYOR MUYUZ?
Kıskanıyor olmayalım! Kadınlar, kızlar olarak, o kızların kendi yapamadıklarını yaptıkları için, evlenmeden ayrı bir evde yaşayabildikleri, eve istedikleri saatte girip çıkabildikleri, canları isterse yemek yapıp istemezse yapmadıkları için kıskanıyor olmayalım.
Erkekler olarak, kızların kendilerinden daha cesur, daha dürüst, dobra, güçlü olduklarını görmek rahatsız ediyor olmasın.
Kızlar da sudan çıkmış ak kaşık değil tabii. Onlar da başka alem. Onlar da sözlerinin arkasında değiller. Onlar da yalan söylüyor, onların da kafası karışık. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmiyorlar. Ne istediklerini bilmiyorlar. Hem aşk, sevmek, sevilmek istiyorlar, hem hayallerini gerçekleştirmek, kendi ayakları üzerinde durmak. Ama nasıl yapılacağını bilmiyorlar. Çoğumuz bilmiyor. Anneler de babalar da. Konuşamıyoruz, içimizden geldiği gibi davranamıyoruz, gerçekleri söylemekten, dinlemekten, görmekten kaçıyor, bir yalanlar yumağına sarılarak yaşamayı tercih ediyoruz. Sabah sabah seyrettiğim bir televizyon programının (Müge Anlı ile Tatlı Sert) düşündürdükleri bunlar...