Bir 8 Mart kutlaması da Kadın Eserleri Kütüphnesi'nden. Tüm kadınların günü kutlu olsun. Gönül başka türlü olsun isterdi ama şimdilik böyle idare ediyoruz...
Gönül isterdi ki, tarlada çalışan kadın bir günlüğüne dahi olsa çalışmasın...
Gönül isterdi ki, sinemaya gitti diye bir kadın kardeşi tarafından öldürülmesin...
Gönül isterdi ki, kocası ölünce sorgusuz sualsiz, kocasının kardeşiyle evlendirilmesin...
Gönül isterdi ki, ensest kurbanı olmasın....
Gönül isterdi ki, en yakınları tarafından eşya gibi pazarlanmasın...
Gönül isterdi ki, aile içi eğitime öncelikli kız çocuklarından başlansın....
Gönül isterdi ki, 8 mart çiçekleri sadece doktor, mühendis, öğretmen kadına gitmesin...
Gönül isterdi ki, bankacı, öğretmen, avukat kadınlar şiddete uğradığında sessiz kalmasın...
Gönül isterdi ki, 70 kiloluk kadın, 40 kiloluk çırpı kadar kocasından dayak yemeyi kendine hak görmesin...
Gönül isterdi ki, kendimiz çalıp, kendimiz söyleyip, kendimiz dinlemek zorunda kalmayalım...
Medyada kadın
Medya Takip Merkezi de, 8 Mart nedeniyle medya sektöründeki kadın çalışanları incelemiş.
Ulusal yayınların genel yayın yönetmeni, yazı işleri ve köşe yazarları kadrolarında detaylı bir inceleme yapan MTM, medyada çalışan kadının yerini araştırıyor. Raporda dikkat çeken ana başlıklar şöyle.
- Ulusal yayınların "genel yayın yönetmeni" koltuğunda kadına yer yok. (Yeni Asır olarak kendimizle gurur duyuyoruz.)
- Yazı işleri müdürlerinin yüzde 15'i kadın. Özellikle gazete eklerinde kadının varlığı daha çok hissediliyor.
- Türkiye'nin en çok okunan ulusal gazete ve eklerinde köşesi olan yazarların, sadece yüzde 17'si kadın.
Köşe yazarlarıyla ile ilgili öne çıkan diğer noktalar ise;
- Ana gazetelerde yer bulmakta zorlanan kadın yazarların gazete eklerinde şansı daha yüksek.
- Spor gazeteleri kadın köşe yazarı çalıştırmıyor.
- Spor, siyaset ve ekonomide alanlarında yazan kadın yazar oranı, erkeklerin çok gerisinde.
- Kadın yazarların en çok varlık gösterdiği alan ise genel gündem. Kadın yazarların en çok öne çıktığı diğer alanlar sırasıyla kültür-sanat, siyaset, ekonomi, sağlık, yemek kültürü, moda ve magazin.
Güle güle Victor
Onu tanıdığımda 6-7 yaşındaydı. Bodrum'da tatildeydim ve annesi Gülben Hanım'ı duyunca evlerine röportaj yapmaya gitmiştim. Farklı bir kadındı Gülben Ananias. O yıllarda doğaya dönüş yapmış, teknolojiye, kimyasal ürünlere hayır demiş, sadece doğal ve organik yiyeceklerle beslenen, bu konulara dikkat çekmeye çalışan öncü bir kadın. Victor da o yaşına kadar ilaç nedir bilmemiş, şekerleme, gofret yememişti. Büyüdü ve kendini ekolojik yaşam konusuna adadı. Ekolojik yaşamı destekleme derneği Buğday'ı kurdu, organik pazarların kurulmasına öncülük etti, geri dönüşüm konusunda projeler üretti. Ve 40 yaşında bedenen aramızdan ayrıldı.
Arkadaşları onun ardından şöyle bir yazı gönderdi.
"Bir yere giderken sepetsiz gitmez, sepeti de asla boş olmaz Victor'un. Hiç rahat edemediği plazalardaki kurumsal görüşmelere giderken bile, sepetini kkuru incirle, Kaz Dağları'nda kendi topladığı zeytinlerin yağıyla doldurur ama eli boş gitmez. Toplantı odasında sepetini çıkarır, masaya koyar. Toplantının tüm havası değişir bir anda. Bize ayırdıkları zaman için önceden edilmiş bir teşekkürün ve şükranın Victorca dile getirilişidir bu.
Oysa hepimiz çoğu zaman bırakın öncesinde, sonrasında bile baş döndüren bir hızla akıp giden zaman ve hep çok dolu(!) günlerimiz içerisinde teşekkür etmeyi ihmal edebiliyoruz. Victor'un bize ruhumuz bile duymadan öğrettiği şeyleri artık hayata geçirmenin vakti geldi... Artık ertelemek yok! http://www.firsatinvarken.org/videos.php?id=3635'i tıklayın.