Dünya Kadınlar Günü nedeniyle hafta içinde pek çok etkinliğe katıldım. Kiminde izleyiciydim, kiminde de konuşmacı.
8 Mart sabahı önce TRT Çocuk Kanalı'nda yayınlanan "Anne ve Çocuk" programına katıldım. Çalışma hayatında kadınlardan söz ederken genç bir izleyici bağlandı telefona ve şunları söyledi: "Ben iyi bir eğitim aldım ve iyi bir işim var. Geçtiğimiz günlerde ise hayatımın en önemli teklifini aldım, şirketim beni bir süreliğine Londra'ya gönderiyor. Gelin görün ki bir sevgilim var ve o, durumdan hiç memnun değil, bana 'Ya işin ya da ben' dedi. Söyler misiniz bana, ben ne yapmalıyım?"
"Ne yapacağını ben bilemem, karar senin ama ben sana şunu söyleyebilirim" diyerek özetle şunları söyledim:
"Öncelikle hiç kimse bir kimseyi tercih yapmak zorunda bırakmamalı. Eğer bir erkek veya kadın, sevdiği kişiye böyle bir teklifte bulunuyorsa, onu yeterince sevmiyor demektir. Çünkü karşısındaki kadına değer veren bir erkek, onun geleceğine yönelik bir karar alma aşamasında böyle bir teklifte bulunmaz."
KARŞILIKLI FEDAKARLIK
Sevmek karşılıklı fedakarlık ister. Nasıl bir kadından fedakarlık bekliyorsak, erkekten de bunu yapmasını beklemeliyiz. Niye istemiyor erkek, kadının gitmesini? Orada başka bir sevgili bulacağından endişe ederek, onu yanı başında ve gözetim altında tutmak istiyor. Kadına güvenmiyor demek ki, kendisini terk edeceğinden korkuyor. Bu da aslında kendine güvenmediğini gösterir. Böyle bir korkusu var demek ki, bu yüzden de gitmesine izin vermiyor.
Ya da erkekler, bu tür bir durumda kendilerine hemen yeni bir sevgili buldukları için, aynı şeyi kadının da yapacağını düşünerek önlem almaya çalışıyorlar. Bu önlem de onları baskı altına almak.
Seven insan belli sınavlardan geçer. Gerçekten seviyorsa ayrılıklar da, uzun mesafeler de sorun olmaz, hatta tam tersi ilişkiyi güçlendirir.
Kadının yapması gereken, bu teklife aynı teklifle karşılık vermek, "O zaman ya ben ya da ayrılık. Eğer bu erkek seni gerçekten seviyorsa, seni kaybetmemek için senin yanında olacaktır. Gidecekse de baştan gitmesi daha iyi. Sonradan gitmesi daha kötü olur çünkü. Özellikle de tercih yapıp, "taviz" verdikten sonra.
PİŞMAN OLMAK YOK!
Genç kız, "Hiçbir şekilde gitmemi istemiyor ve ben onu çok seviyorum" deyince o zaman "Riskleri göze almalısın. Çünkü her karar bir risk içerir ama sen yıllar sonra mutsuz olduğunda kimseyi suçlamayacak, 'Ama ben senin için kariyerimden vazgeçmiştim' demeyeceksin. Tercihini sen yaptın, sonuçlarına da katlanmalısın. Pişman olmak yok."
O kadar çok benzer durum var ki. Bu yüzden kadınlar okuyor, diploma alıyor ama meslek sahibi olamıyorlar, daha doğrusu çalışamıyor ve kariyer yapamıyorlar. Evlenince, eşleri ve alileri ev kadını olmalarını istiyor, böyle bir teklif geldiğinde, "Nasıl olsa anne olunca ayrılacaksın, boş ver" deniyor. Çocuk olunca kadın bazen kendisi işinden ayrılıyor, kendisi bir seçimde bulunuyor. Eğer kendi tercihiyse, buna bir itirazım yok. Sonuçta kendisi için neyin iyi olacağını en iyi yine kendisi bilir. İtirazım bir başkasının dayatmasına.