Daha önceki yazılarda kalkınma ve kadın ilişkisinden, kalkınmanın kadınsız olamayacağından bahsetmiş, Prof. Dr. Yıldız Ecevit'in tespitlerine yer vermiştim.
Dün de gazetemize güzel bir haber okudum, İzmir'de kadın girişimci sayısının arttığına yönelik haberler ve kadın girişimcilerin kredi başvurularındaki artış çok önemli.
Birazcık teşvik, cesaretlendirmenin nelere mal olduğunu görüyoruz. İzmir'in kadınlarının başarısı ortada zaten. Gazetemizde her gün onlarla ilgili bir sürü haber okuyorsunuz. Ege İş Kadınları Derneği Başkanı Işın Yılmaz, TOBB İzmir İl Kadın Konseyi Koordinatörü Işınsu Kestelli, Ege Sanayi Odası Yönetim Kurulu üyesi ve Liyakat Derneği Başkanı Berkay Eskinazi, kadınlar için, kadınların istihdama katılması için olağanüstü işler yapıyorlar. İzmir'in, Ege Bölgesi'nin bu konuda da öncü olacağını söyleyebiliriz rahatlıkla.
Bu konu neden önemli? Gelin önce, kadın nüfusunun dağılımına bir bakalım.
Birinci grupta kız öğrenciler var; bunlar adı üstünde öğrenciler, üretmiyorlar, kazanmıyorlar, ailelerine bağımlılar.
YÜK ÇALIŞAN KADINDA
İkinci grupta ev kadınları yer alıyor. Asla çalışmıyor değiller, evde çalışıyor, üretiyorlar ama hizmetleri, yaptıkları işlerin ekonomik değeri yok. Çünkü pazarda satılmıyor. Bütün gün evde çalışıyor ama karşılığı yok. Görünmez bir emek onlarınki. Ekonomi tanımlarında yer almıyor.
Üçüncü grup ücretsiz aile işçileri. Onlar da çalışıp üretiyorlar, tarlada, bağda bahçede. Onlarınki de ekonomik hesaplamalarda, gayri safi milli hasılalarda yer almıyor.
Geriye kalıyor, ücretli çalışanlar. Bunların bir kısmı işçi, memur, bir başkasının yanında çalışıp maaş alanlar. Diğerleri de ister küçük olsun, ister büyük işverenler, yani kendi işinin sahibi olan kadınlar.
Ekonomideki bütün yük bu kadınların üzerinde. Özellikle de girişimci kadınların. Kalkınmanın motoru bu kadınlar. Çalışıyorlar ve devlete vergi veriyorlar çünkü. Gayri safi milli hasılada yer alıyorlar. Bu kadınların sayılarının artması gerekirken, bizim ülkemizde sayıları azalıyor.
İstihdama katılan kadın sayısı yüzde 30'larda deniyor ama bunun içine ücretsiz aile işçileri, çalışıp para kazanmayanlar da dahil. Kentlere odaklandığımız zaman, yani çalışmaları karşılığı para alanlara baktığımızda bu oran yüzde 17'ler seviyesinde. Yani her 100 kadından sadece 17'si çalışıyor. Gerisi atıl durumda.
GÜÇLERİ BİRLEŞTİRMEK
İşte bu oran, bir ülke ekonomisi için tehlike çanlarının çalması anlamına geliyor. Bu oran yoksulluk demek. Bu oran kalkınmanın gerçekleşmemesi demek. Bu nedenle ekonomistler kadının istihdama katılması için seferber oluyor.
Kimi yoksullukla mücadele için kadının çalışmasını istiyor. Bu nedenle alt seviyedeki dar gelirli kadınların çalışmasına yönelik programlar yapılıyor, mikro kredilerle onların para kazanması ve ailelerine bakması teşvik ediliyor.
Kimileri ekonomideki verimlilik artışı için, bütün kadınların çalışması gerektiğine inanıyor. Kimileri de, 'önemli olan kadının güçlenmesidir. Bu nedenle kadın para kazanmaya teşvik edilmeli' diyor.
Yıldız Ecevit'in çözüm önerisi örgütlenmek.
Diyor ki; "2000'lerde kadının istihdama katılmasına yönelik teşvikler çok arttı. Devletin, bankaların, uluslararası birliklerin, kadın derneklerinin yürüttüğü birçok proje var. Ama hala açmazlarımız var. Meseleye yukarıdan bakmıyoruz. Bir kadın istihdamı politikamız yok. Herkes küçük küçük, bir şeyler yapıyor. Hepsi bağımsız hareket eden kuruluşlar, programlar birbirinden kopuk. Çok sayıda nereye gittiği bilinmeyen, ya da yarım kalmış projeler var. Bunun içi örgütlenmek lazım."