İyi bir anne-baba nasıl olunur? Çocuğu serbest bırakmak mı lazım, sıkmak mı? Onunla arkadaş olmak doğru bir yöntem mi? Her dediğini yapmak iyi bir anne baba olmak için yeterli mi? Bu tür sorular pek çok anne babanın merak ettiği ve yanıtlarını bilmek istediği sorular. Çünkü pek çok anne-baba, çocuklarıyla sorun yaşıyor. Özellikle de ergenlik dönemindeki çocuklarıyla.
Kimi anne-babalar son derece disiplinli. Katı ve otoriterler. Çocukların ne düşündüğü, ihtiyaçları, beklentileri olar için önemli değildir. Bir çocuğun anne-babanın kurallarına göre hareket etmesi gerektiğini savunur ve bunları yerine getirmesini belerler. Dayak, ceza, baskı gibi yöntemlerle çocukların terbiye edileceğine inanırlar. Bizim aile sistemimizde genellikle bu görüş hakimdir. Her ne kadar, eskiye oranla değişimler yaşansa da, hala anne-babaların çoğu böyle düşünmektedir.
ŞIMARTMAK ÇÖZÜM MÜ?
Yeni nesil anne-babalar ise, kendi ailelerinden gördükleri bu tutumun yanlış olduğunu düşünerek tam tersi bir yöntem uyguluyorlar. Dayak, baskı yerine onlara her türlü özgürlüğü tanımak, hoş görmek gibi bir eğitim sistemini benimseyen anne-babaların sayısında artış var. Onlar çocuklarına ceza vermiyor, yaptıklarını bağışlıyor, onları anladıklarını söyleyerek, her istediklerini yapmalarına izin veriyorlar. Ne var ki bu da doğru bir yöntem değil. Nasıl ki baskı altında olan çocuklar her şeye tepki veriyorlarsa, bu çocuklar da aynı şekilde verebilirler. Özellikle toplum içinde duygularını kontrol etmeyi öğrenemeyen şımarık diye tanımlayabileceğimiz ergen çocuklarla dolu etrafımız. Her dediklerinin yerine getirilmesine alışan bu gençlerin, özellikle iş hayatına katıldıkları zaman büyük bir tatminsizlik ve hayal kırıklığı yaşadıklarını ve ilişkilerinde de aynı sorunlar yüzünden başarılı olamadıklarını görüyoruz.
İLGİSİZ ANNE-BABALAR
Bu anne babalar çocuklarını serbest bırakıyor ama ilgilerini de esirgemiyorlar. Hatta aşırı ilgi gösteriyorlar da diyebiliriz. Bir başka tip anne-babalar ise çocuğu tamamen başıboş bırakanlar. Çocuklarının barınma, korunma, yeme-içme-giyme ihtiyacını karşılamalarını yeterli görüp, diğer ihtiyaçlarıyla ilgilenmezler. Türk filmlerinde veya dizilerde görmeye alıştığımız bu tip aileleri genellikle zengin kesimlerde rastlarız. Ya da entelektüel kesimde. Kendilerini işlerine ve mesleklerine o kadar çok adamışlardır ki, çocuklarını ihmal etmiş, sevgisiz büyütmüşlerdir. O yüzden bu çocuklar fakir ama sevgi dolu ailede büyümüş gençlere aşık olur, evlerini terk ederler. Oysa bu tür ailelere daha çok yoksul ve eğitimsiz kesimlerde rastlarız. Çocuğu doğurup ortaya salar, hiçbir ihtiyacını karşılamaz ve kendi başlarına bırakırlar.
Doğru olan demokratik olmak. Empati göstermek, çocukların duygularını anlamaya çalışmak, onları dinlemek, yol göstermek. Katı değil ama ailenin uyması gereken kurallar koymak, gerektiğinde cezalandırmak. Yani çocuklar her istediklerini yapamazlar ama kendilerini ifade edebilirler. Sınırlarını bilirler. Bir karar verilirken herkesin görüşü alınır ve uzlaşma sağlanarak aile için uygun olanda karar kılınır. Bizde eksik olan da bu işte. Toplumun en küçük bireyi olan ailede demokrasinin olmaması...