Madımak Oteli'nde babası katledildiğinde 16 yaşındaydı Eren Aysan. Kısa bir süre sonra annesini kaybetti. Kendisi gibi Sivas'ta ölenlerin ve siyasi cinayetlere kurban gidenlerin yakınlarıyla akraba oldu ve o günden beri adalet arıyor.
T24 sitesine verdiği röportajda "Bizi acılarda akraba ettiler. Bizim yerimize adalet konuşmalıydı. Biz konuşuyorsak adalet yoktur. Babamın dizeleri bana hep ayakta kalma ve dirençli olma cesaretini vermiştir. En umutsuz zamanlarımda bile, aklıma babamın 'Yalnız Bir Nar Ağacı' şiirini getiririm. Ve derim ki; "Bir gün/ bir nar ağacının dibinde/ bir başka çocuklar/ yine Türkiye'yi konuşacaklar" diyor.
Tam 20 yıl geçti Türkiye'nin tarihine kara bir leke olarak geçen Sivas veya Madımak katliamından bu yana. Ne olduğunu hatırlayalım: 2 Temmuz 1993 tarihinde, Sivas'ta, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından organize edilmiş olan Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli'nin radikal İslamcılar tarafından yakıldı içeride bulunan çoğunluğu Alevi 33 yazar, ozan, düşünür ile 2 otel çalışanı yanarak ya da dumandan boğularak hayatın kaybetti.
SUÇLULAR ARAMIZDA
Peki, sonra ne oldu? Eren Aysan neler olduğunu şöyle anlatıyor: "O gün Sivas dışından gelen ve örgütlü bir biçimde eylem için orada bulunan kişi ve grupların kaçmalarına izin verildiği için, bugüne kadar yalnızca 160 sanık yargı önüne çıkartılabildi. Tutuklanan sanıklar dışında eylemcilerin yakalanması yolunda hiçbir çaba harcanmadı. Bununla birlikte katliamı engellemeyen ve araştırmayan güvenlik güçleri, jandarma, vali, diğer idari birimler hakkında bir ihmal soruşturması bile açılmadı. Tutuklanan sanıkların yargılanmaları sürecindeki yaşananlar, sanıkların fütursuzca adeta mahkeme heyetini yok sayan tutumu, müdahillere saldırısı yüreklerimizdeki yangını her duruşmada yeniden alevlendirdi. Süreç içinde sanıkların pek çoğu tahliye edildi. Davanın en önemli sanıkları yakalanamadı. Bu sanıkların ise zaman içinde resmi nikahlandığı, askerlik yaptığı, ehliyet aldıkları ortaya çıktı. Şimdi suçlular aramızda dolaşıyor."
YİTİRİLEN YAŞAMLAR
Aynı katliamda eşi Hasret Gültekin'i yitiren Yeter Gültekin de Cumhuriyet Gazetesi'ne verdiği röportajda, "Bir cadı kazanı içerisindeyiz. Canlarımızı kaybettik, çocuklarımız babasız büyüdü, anne babalar çocuklarını yitirdiler. Adalet bir türlü gerçekleşmiyor. 20 yıldır acılarımızla alay ediyorlar. Madımak'ın önüne gideceğiz. Hayatta olmadığımız zaman çocuklarımız gidecek. Sonra da torunlarımız gidecek" diyor.
Çocukları 12 yaşındaki Koray ve 14 yaşındaki Menekşe Kaya'yı kaybeden Hüsne Kaya ise, "Yirmi yıl geçti ama acılarımız hiç azalmadı. Acı bizim için bir yaşama biçimine dönüştü. Bir gün benim de rüyama girecekler diye avutuyorum kendimi. 27 Haziran Menekşe'nin doğum günüydü. 20 yıldır doğum günlerini mezarlıkta kutluyoruz" diyor.
Bu acılara duyarsız kalmak mümkün mü? Ne var ki bu olayda bile ikiye ayrılmış durumdayız. Ne yazık ki ölenlerin Alevi olması toplumun büyük bir kesiminin bu olayı görmezden gelmesine neden oluyor. Devlet elinden geleni yapmadığı gibi toplum da gözlerini ve kulaklarını kapatıyor.