Aşağıdaki yazı 1915 yılında "Kadınlar Dünyası" adlı gazetede yayınlanmış. Yazarın adı Y. Naciye...
Yazının başlığı "Erkekler Hakikaten hürriyetperver midiler?"
Bakın neler yazmış Y.Naciye: "Cemiyet-i beşeriyenin bidayet-i teşekkülünden bu ana kadar pek çok zaman geçti. Asırların sine-i seyyiatında gömülmüş olan bu müddet içerisinde tarih-i alem birçok vekayi derç etti. Erkekler on beşinci asrı müteakip hürriyetlerini gasp eden müessesata karşı isyana başladılar.
İptida papazlardan hürriyetlerini almak için asırlarca uğraştılar. Mezhep muhabereleri, engizisyon mahkemeleri faide vermedi.
Voltaire'in meydana koyduğu hakaiki tatbik için hepsine göğüs gerdiler. Nihayet hürriyet-i mezhebiyeleri temin edildi. Sıra hükümdar ve krallara geldi. Onlara daha ziyade şiddetli davrandılar. Azim inkılaplarla hürriyetlerini ilan ettiler.
HAKİKATTE MÜSTEBİTLER
Yalnız bu esnada hürriyetleri temin edilmemiş bir kitle, bir kite-i muazzama kaldı. Oda biz zavallı kadınlar. Evet, erkekler zahiren bu kadar hürriyetperver göründükleri halde hakikatte birer küçük müstebitten (despot) başka bir şey değildir. Hürriyet hürriyet sedalarıyla koca kıtaları kanlara boğdukları esnada bile kendilerinden daha büyük daha mühim olan alem-i nisvanı (kadınlar) gözleri görmedi. Onlara hukuk-i siyasiye değil, hukuk-i insaniye bile bahşetmekten çekindiler. İçlerinde hukukumuzu müdafaa etmek arzu edenlere bile 'feminist' diye tahkir ve tezyif etmeye başladılar. Bu hal maateesüf bugüne kadar devam etti.
Mesela: Şu dakikada ulum-i içtimaiyede (bilim dünyası) ispat olunmuş bir kaide vardır. Dünyada en büyük hak hakk-ı hayattır. Cenabı-ı hali kainatın yaratmış olduğu her mahluk yaşamak ister. Bütün alem buna kanidir. Lakin erkekler maateesüf bizim bu hakkımızı henüz tastik etmemişlerdir.
Filhakika bugünün erkekleri eski Hintliler gibi zevcesi vefat etmiş kadınları diri diri mezara gömmüyorlar. Zaman-ı cehaletle olan Arapları takliden kız çocuklarını öldüren kimse yoktur. Fakat buna yakin bir şey yapıyorlar ki hakikaten mucib-i cehalettir.
Benim itikadıma göre yaşamak lafz-ı bu manadan ibaret değildir. Yaşamak için çalışmak, çalışmak için de mütenevvi mesai lazımdır.
Erkeklerimiz Avrupa'da, Amerika'da erkekleriyle yan yana çalışarak istihsalat-ı milliyeye (milli ekonomi) hizmet eden milyonlarca kadınları görmüyorlar mı?
Daha geçen gün İngiltere'den başlayan bütün Avrupa'yı dehşetler içerisinde bırakan nümayişleri (gösteriler) işitmediler mi? Bilmiyorlar mı ki Avrupa yakın bir zamanda kadınlara hukuk-i siyasi bahşedecektir.
Bu suretle beşeriyet azim bir nüfus daha kazanacak. Meclis-i mebusan kürsülerinde kadın sesleri işitilecek, mahkemelerde belediyelerde kadınlar da bulunacak, onlardan da vali, mutasarrıf, kaymakam olacaktır. Bunun neticesi olarak her şey değişecektir. Ordularda ean Dar'c gibi, Kara Fatmalar gibi şeci (yiğit) kumandanlar, dava vekilleri, fabrikatörler ameleler velhasıl her işte kadınlar da bulunacak.
Biz Osmanlı kadınları tekamül nazariyesini (evrim teorisini) bildiğimiz için bu kadar ifrata gitmiyoruz. Lakin hukuk-i insaniyetimizi olsun istemeye hakkımız yok mudur? Niçin erkekler bizi sokaklarda taciz etsinler? Niçin bir kadın namusuyla yaşamak için çalışmaya bırakılmasın? İşte bizim istediğimiz hukuk-i siyasiye değil şimdilik bu gibi hukuk-i insaniyedir.
KADINLAR NE İSTİYOR?
Ne demek istediğini anladınız ama ben yine de tercüme edeyim: Özetle diyor ki; "İnsanoğlu dünyaya geldiğinden beri pek çok zulümle karşılaştı. Dini liderler ve hükümdarlar insanları ezdi. On beşinci asırdan sonra erkekler bu baskılara karşı çıkarak direndiler ve özgürlüklerini ilan ettiler.
Ama erkekler kendilerine Müslüman. Haklarını aldılar ama kadınları görmezden geldiler. Kadınlara bırakın siyasi hakları insani hakları bile vermeye yanaşmadılar. Ses çıkanları da küçümseyip aşağıladılar.
Kadın-erkek arasında haklar açısından bir fark yoktur ama erkekler hakları sadece kendilerine uygun görmektedirler. Tamam kadınları diri diri gömmüyor, kız çocuklarını öldürmüyorlar ama yaptıkları en az bunlar kadar vahim. Özgürlüklerimizi gasp ediyorlar. Çalışmamıza izin vermiyorlar mesela. Oysa Avrupa'daki hemcinslerimiz siyasi haklar için gösteriler yapıyorlar ve yakında seçme ve seçilme hakkına kavuşacaklar. Ya biz? Hadi biz ondan vazgeçtik hiç olmazsa insani haklarımızı elde edebilsek. Sokaklarda tacize uğramadan dolaşabilsek, namusumuzla çalışabilsek! Çok şey mi istiyoruz?"
Aradan geçmiş 98 yıl. Hala aynı şeylerden söz etmek ne acı değil mi?