Son yazımızda yerel seçimlerin artık geride kaldığını belirtmiş, Türk ekonomisinin önündeki yapısal sorunlara dikkat çekerek, artık ekonomik sıkıntılarının giderilmesine odaklanılması gerektiğini hatırlatmıştık.
TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) tarafından Mart sonunda açıklanan büyümeye yönelik veriler de, son köşe yazımızda dile getirdiğimiz görüşlerimizi doğrular nitelikte olmuştur.
TÜİK verilerine göre, Türkiye ekonomisi dördüncü çeyrekte yüzde 4.4, 2013 yılı bütününde ise yüzde 4 oranında büyümüştür.
Türkiye ekonomisinin 2013 yılında iç tüketime ve ithalata dayalı olarak büyüdüğü görülmektedir. 2013 yılı başında hedefe uygun olarak gerçekleşen yüzde 4'lük büyüme hızı, kanaatimizce ülkenin ihtiyaçları ve 2023 hedefleri açısından oldukça yetersizdir.
İMALAT SANAYİ
Arz cephesinden, yani üretim boyutundan bakıldığında, 2013 yılında finans ve sigorta faaliyetlerinin yüzde 9.8, konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetlerinin yüzde 9.2, inşaat sektörünün yüzde 7.1, toptan ve perakende ticaretin yüzde 4.9 oranında büyüdüğü görülmektedir. Madencilik ve taşocakçılığı ise yüzde 3.5 ile 2013 yılında küçülen tek sektör olmuştur.
İleri ve geri bağlantılarının yüksek olması nedeniyle ülkemizin lokomotif sektörü olan imalat sanayinde, 2013 yılı itibariyle üretim artışı yüzde 3.8 düzeyinde gerçekleşmiştir. Yılın üçüncü ve dördüncü çeyreğinde, kurlarda yaşanan artışın sektörün büyümesine yaptığı olumlu katkı dikkat çekmektedir.
Nitekim döviz sepeti üçüncü çeyrekte yaklaşık yüzde 13, dördüncü çeyrekte de yüzde 16 oranında artarken, sanayi sektörü üretimi her iki çeyrekte de yüzde 4.9 oranında büyümüştür. Bu çeyreklerde imalat sanayi ihracatı gerilemiş, kur artışları nedeniyle, ithal mallar pahalı hale gelmiş, imalat sektörü bu kez canlı iç talebe yönelmiştir.
TALEP CEPHESİ
Diğer taraftan ekonominin talep cephesine bakıldığında 2013 yılı itibariyle özel tüketimin yüzde 4.6, kamu tüketiminin yüzde 5.9 oranında büyüdüğü görülmektedir. Bu yıl yatırım harcamaları kamuda yüzde 22.9, özel kesimde binde 7, toplamda da yüzde 4.3 oranında reel artış kaydetmiştir. Dolayısıyla tüketimde olduğu gibi yatırımlarda da kamu belirleyici olmuştur. Dış ekonomik ilişkiler boyutuna bakıldığında ise mal ve hizmet ihracatı sadece binde bir oranında büyürken ithalatın yüzde 8.5 oranında büyümüş olması dikkati çekmektedir. Bu veri büyümenin ithalata dayalı olduğunu ortaya koymaktadır.
İHMAL EDİLMESİN
Kısaca ifade etmek gerekirse, 2013 yılında büyümeyi tüketim ve kamu yatırımlarının tetiklediği, net dış talebin ise büyümeye olumsuz katkı yaptığı görülmektedir. Net dış talebin büyümeyi yüzde 2.3 oranında aşağıya çektiği anlaşılmaktadır. Ayrıca özel sektör yatırımlarının binde 7 arttığı bir ortamda ekonominin yüzde 4 büyümesi sürdürülebilir büyüme için endişe yaratmaktadır.
Bir başka deyişle gelecek yıllarda üretim ve dolayısıyla büyümeyi etkileyecek olan kapasite boyutunda 2013 yılında önemli bir gelişme yaşanmaması üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Zira kredilerle desteklenen tüketimle yüksek oranlı ve uzun süreli büyümek olası değildir.
Yerel seçimlerin tamamlanmasının ardından Türkiye'nin önünde hala iki seçim bulunmaktadır. Dolayısıyla daha bir yıl politik konjonktür yüksek düzeyde seyredecektir. Ancak ülkemizin gerek ekonomik gerekse sosyolojik zemini bu konjonktürü taşıyabilecek niteliklere sahip değildir.
Bu nedenle siyasi konjonktür içinde ekonomi ihmal edilmemeli, çift hanelere yükselen işsizlik, iç talepteki yavaşlama, yüksek enflasyon ve faiz oranları, sıcak paraya bağımlılık gibi ciddi sorunlara öncelik verilmelidir.