Türklerin tarihi aslında bir "kardeş kavgası" tarihidir. Çinliler, bizleri şu sözlerle tarif eder, "Türkler yan yana barış içinde yaşamaktansa birbirlerini yok etmeyi tercih ederler. Birbirine düşman onbinlerce klandan oluşur"* Müslüman coğrafyacılardan Yakubi, Oğuzlar, Kimenekler, Kıpçaklar, Başkurtlar, Karluklar, Peçenekler velhasılı tüm Türklerin sürekli birbirleriyle savaşıp durduğunu anlatır.**
Türklerin tarihinde düşmana karşı işbirliği yapmak yerine kardeşe karşı düşmanla işbirliği yapma geleneği daha yaygındır.*** Şato Türkleri Uygurlara karşı Çinlilerle işbirliği yaptı. Oğuzlar Hazarlara ve İdil Bulgar'a karşı hücumlarında Ruslarla ortak hareket etti. Bizans imparatorları Balkanlarda Peçenek göçünü ancak Kumanların yardımıyla kesti. Batı Göktürkler Sasanilerle birleşerek Ak Hunları ortadan kaldırdı. Karahanlılar kendi soydaşları Uygurlara öyle düşmandı ki, onlara karşı Moğal Kıtaylarla işbirliğinden kaçınmadı.
Selçuklu tahtına ağabeyinin geçtiğini öğrenen I. Alaeddin Keykubad tahtı ele geçirmek için Ermeni kralıyla işbirliğine gitti. Bu ve bunun gibi örnekler o kadar çok ki... Hatta Karamanoğulları, Macaristan'da bozguna uğrayan Osmanlılara karşı Haçlılarla işbirliğine bile gitti.
"Önce kardeşi defedeyim sonra düşmanın başını ezeriz" mantığı bizleri hiç terk etmedi yani.
DAVRANIŞ KALIPLARI
Bugün iki Türkün bir araya gelip neden taş üstüne taş koyamadığını, binlerce aile şirketinin neden en fazla üç kuşak yaşabildiğini, binlerce KOBİ'nin Batıda olduğu gibi neden bir araya gelip daha güçlü şirketler oluşturamadığını ve neden birbirimizle sürekli rekabet halinde olup itişip kakıştığımızı anlamak için Türklerin binlerce yıl geliştirdiği grup psikolojisini çok iyi analiz etmek gerekiyor.
İklimlerin insan tabiatı üzerinde kanıtlanmış etkileri vardır. Sıcak iklimlerin insanları daha rahat ve hoşgörülü, soğuk ve sert iklimlerin ise insanları hırçın tabiatlı yaptığı bilinir. Orta Asya'nın zor ve çetin iklimi de Türkler üzerinde etkili olmuş, konar göçer yaşam tarzı, kaynakların sınırlı olmasına karşı nüfusun fazlalığı da sert bir mizaç ve amansız bir rekabet yaratmıştır. Böyle olunca da; iş bilenin kılıç kuşananın, bal tutan parmağını yalar, becer de bal ye gibi sözlerin neden ortaya çıktığı anlamak kolaylaşır.
Küçük bir çadırda veya obada yaşıyorsanız yan komşunuzun güçlenmesi ve gönenmesi sizi ve yaşam alanlarınızı tehdit eder. Binlerce yılda oluşan bu genetik kodlama günümüzde de yaşantımızı etkiler. Aramızdan sıyrılıp yükselenlerin paçasından aşağıya çekme gayreti, başarıları örtme, görmezden gelme, küçümseme, dudak bükme, burun kıvırma ve çamur atmanın temeli bu kodlamadır.
İşte size bir kaç deyiş: Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür, küçük olsun benim olsun, babana bile güvenme, gemisini kurtaran kaptan, taş yakından gelir, dostun attığı kazık büyük olur, ıÜüakrabanın akrabaya akrep etmez ettiğini...
Dünyanın en köklü milletlerinden olmamıza rağmen dünya çapında saygın ve başarılı şirketlerimizin veya insanlarımızın sayısının neden ancak bir elin parmakları kadar olduğunu zannediyorsunuz?
İyilikle kalın...
*/*** Doç. Dr. Erol Göka (Türk Grup Davranışı S. 246/248)
** Denis Sinor (Erken İç Asya Tarihi S. 412)