Bir satış temsilcisi, bir sekreter ve bir yönetici, yemekten sonra dışarıda yürüyüş yaparken eski bir lamba bulurlar.
Lambayı ovuşturunca, içinden dumanlar arasında bir cin çıkar. Cin, onlara "Ben hep üç istek yerine getiririm, siz üç kişi olduğunuza göre birer istek hakkınız var." Personel sekreteri, "Önce ben, önce ben" diye öne atılır. "Bahama Adaları'nda olmak istiyorum; bir sürat teknesinin içinde, hayata boş vermiş olarak yaşamak istiyorum," der demez, sekreter, puff diye yok olur.
"Sıra bende" diye atılır satış temsilcisi. "Ben Hawaii'de kumsalda olmak istiyorum; yanımda sevgilim ve sonsuz Pina Colada içkisi olsun." Der demez satış temsilcisi puff diye yok olur.
Cin, yöneticiye döner; "Şimdi sıra sende" der.
Yönetici: "İkisini de öğleden sonra masaları başında görmek istiyorum."
Kıssadan hisse: Önceliği, daima yöneticiye verin!
YENİ BİR KİTAP
Geçtiğimiz hafta elime ilginç bir kitap geçti. Yönetim ve Eğitim Danışmanları Murat Toktamışoğlu ile Mehmet Auf, "Kötü yöneticinin el kitabı" adında bir eser ortaya koymuşlar. Kitabın sayfalarını karıştırırken pek çok ilginç anektodla karşılaştım.
Kitap 'kral çıplak' diyen çocuk gibi, 'Yönetici kötü! yönetici kötü' diye haykırıyor. Kötü yöneticilere, daha da kötü olabilmek için neler yapmaları gerektiğini gösteriliyor (!)
Yöneticilere tutulan muzip ve bilgelik dolu bu kocaman aynanın bir yerinde kendinizi görecek ve belki de çok güleceksiniz.
Kitapta, 'Önemli Yöneticilere Önemli Kurallar' bölümünde de işyerinde önemli bir insan olarak görünmek için çeşitli önerilerde bulunuluyor. İşte sizin için seçtiğim önerilerden bazıları:
"-Her zaman son derece önemli gözükmeye çalışın. Sürekli önemli kişilerle görüşüyormuşsunuz havası yayın.
-Her zaman meşgul olmalısınız. Zor ulaşılır olmaya çaba gösterin ve bunu da başarın.
-Kimseyle tartışmaya girmeyin. Sizi sıkıştırmaya çalışan olursa ona ilgisiz bir soru sorun ve o ne olduğunu anlamadan koltuğunuza yaslanıp rahat bir ifadeyle sırıtın ve konuyu değiştirin.
-Ofisinizden çıktığınızda olabildiğince hızlı ve seri adımlarla yürüyün, böylece personelinizin ve üstlerinizin sorularından kurtulur iletişim kurmaktan da kaçmış olursunuz.
-İmaj her şeydir. İmajın bir damlası, gerçek olmanın litrelerine bedeldir.
-Sürekli takım oyunundan söz edin. Fatih Terim'den, Aydın Örs'ten örnekler verin.
-Her zaman herkesin önünde değişmekten, değişimden söz edin. Her iki kelimenizden biri değişim olsun, fakat siz asla değişmeyin.
-Katılımcı, paylaşımcı bir yönetim tarzı uygulayın, insanların fikirlerini sorun, söyleyince de ağız bükün, dudak kıvırın, surat ekşitin, kimine gülün, kimine de duymamış gibi yapın.
-Kapıları açık bırakarak, açık kapı politikasını yaşama geçirin. Pencereleri de açın ki oda havalansın. Sonra çıkabilirsiniz.
-Dolaşarak yönetim modelini uygulayın. Odanıza bir adet yürüme bandı alın ve manzara eşliğinde yürüyerek yönetin.
-'İnsanlar en değerli varlığımızdır' deyin ve fazla mesai ile o varlıkları korumaya alın."
İyilikle kalın...