"Hadi iddiaya girelim" dedi. "Nesine" dedim. "Sen söyle" dedi.
"Bak, kim kaybederse buradakilerin hepsine çay ya da bira ısmarlayacak, anlaştık mı?" dedim. Bir an düşündü. Eli de sıkıydı hani. Sonra kendinden çok emin, "Tamam" deyiverdi. "Hatta bir şişe de viski"...
Arkadaşlara döndüm, yüksek sesle:
"Bakın arkadaşlar" diye seslendim. "Cezmi ile iddiaya girdik. Kim kaybederse burada havuzun etrafında bulunan tanıdık tanımadık herkese çay ya da bira ısmarlayacak. Ekstradan da bir şişe viski. Şahitsiniz, tamam mı?"
***
İzmir'de Urla'daki Nebioğlu tatil köyündeyiz. Fuar zamanı. Hani Fuar'ın 20 Ağustos'ta açılıp, 20 Eylül'e kadar bir ay sürdüğü dönem. Hani o bir ay boyunca Türkiye'nin en önemli, en popüler sahne sanatçılarının büyük bir rekabet içinde bahçelerde ya da gazinolarda kim daha iyi iş yapacak diye yarıştıkları dönem...
Hatta Yeşilçam'dan para kazanamayan Türk Sineması'nın en önemli yıldızlarının üç beş şarkı ezberleyip sahneye çıktıkları ve peşin para ile rahat nefes aldıkları dönem...
***
1979 yılının Ağustos sonu Onno Tunç Orkestrası Fuar'da Ajda Pekkan, Sezen Aksu ya da Nükhet Duru'dan birine eşlik ediyor. Müzisyenlerin hepsi Nebioğlu tatil köyünde kalıyorlar. Ben de birkaç günlüğüne İzmir'deyim. Plak yapımcılığımın zirvesinde, aynı zamanda Nükhet'in menejeriyim. Nerden çıktıysa, Cezmi ile iddialaşıyoruz. "Kim havuz'un bir ucundan dalıp öbür ucundan çıkabilecek?" diye. Dönemin en popüler müzik dergisi Hey'in muhabiri de orada. Onlar da yarışı fotoğraflayıp haber yapacaklar...
***
Önce Cezmi atlıyor havuza. Havuzun yarısına gelince başını sudan çıkarıyor. Sıra bende. Dalıyorum ve havuzun öbür ucundan çıkmayı başarıyorum. Alkışlar arasında yan yana geliyoruz ve Nükhet kolumu kaldırıp beni galip ilan ediyor. Bir hafta sonraki Hey'de haberimizin manşeti "Ali Kocatepe kollarının hakkı ile bir şişe viski kazandı"...
***
1973 yılında plak şirketimi kurduğumda prodüksiyonlarımın çoğunun düzenlemelerini Onno Tunç yapardı. Onno'nun stüdyo kayıtlarında değişmez davulcusu da Cezmi Beşeğmez'di. Yıllarca stüdyo kayıtlarımızda Cezmi ile çalıştık. Bülent Ortaçgil'in, Modern Folk Üçlüsü'nün, Nükhet Duru'nun, Gökben'in, Aylin Urgal'ın, Sibel Egemen'in, İskender Doğan'ın o unutulmaz şarkılarında davulu hep Cezmi çaldı. Yalnız Onno'nun değil, Attila Özdemiroğlu'nun, Esin Engin'in, Hurşit Yenigün'ün aranjmanlarında da o çağrılırdı.
Çünkü Cezmi en iyi davulcuydu.
1977'de İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'na da girmiş. Vurmalı çalgılardaki ustalığını bir akademisyen olarak da ortaya koymuştu.
Cezmi bagetlerini yanından hiç ayırmadı. Av meraklısıydı. Şakacıydı. Espri yapmayı severdi. Arkadaş canlısıydı. Uzun zamandır rastlamıyordum kendisine. Kalbinden, karaciğerinden rahatsız olduğunu, yüksek tansiyonu bulunduğunu duymuştum. Bir hafta önce cilt kanseri olduğunu öğrenmişler. Daha ilk safhalarındaymış. Kızı Ayça'dan olan torunu 10 yaşındaki Emir'i dünyanın en iyi davulcusu yapmak idealiydi..
Eşi Semra, Cezmi'nin el yapımı davulunu Emir'e bıraktığını söylemiş.
Son bilgileri dün Şişli Camii'nde Cezmi'nin cenazesinde aldım. Banyoda yığılıp kalmış ve aramızdan ayrılmış. Bizim kuşağın tüm baba müzisyenleri oradaydı. Cezmi ağabeylerini uğurlamaya gelen gençler de vardı.
Şimdi öte tarafta piyanoda Şerif Yüzbaşıoğlu, bas gitarda Onno Tunç, gitarda Selçuk Başar, nefesli sazlarda Süheyl Denizci, İsmet Sıral orkestralarına davulda Cezmi Beşeğmez'i dahil edip çalmaya başlamışlardır bile...
Acaba şu anda Nükhet Ruacan'a mı, Tanju Okan'a mı, Ertan Anapa'ya mı eşlik ediyorlardır?