Kaçamak bir yazı
Oysa haftaya malzeme çok. Hem de İzmir kaynaklı. Dün geceki 70'li yılların radyo istekçileri buluşması, bu gece neredeyse 50 yıldır bir araya gelemeyen, çoğu birbirini bunca yıl sonra ilk kez görecek Gazi İlkokulu sınıf arkadaşlarımızla buluşmamız tabiki gelecek haftaki yazımızın konusu.
Peki ben bu hafta ne yazacağım?.. Aklımda bir tiyatro oyunu kalmıştı. Onu paylaşalım...
***
Geçenlerde Tiyatro Gerçek'in bir oyununa gittik. Adı: "Annem Yokken Çok Güleriz". Komedi, trajedi bir arada. Hakan Gerçek'i daha önce tek başına sahne aldığı Van Gogh'da seyretmiş ve performansını mükemmel bulmuştuk.
Bu kez seyrettiğim Hakan Gerçek tam bir çılgındı. Seçtiği ve Mehmet Birkiye'nin sahneye koyduğu eser tam bir kara mizah. "Annem Yokken Biz Çok Güleriz" in orijinali "The Walworth Farce" Edinburg Fringe Festivali'nde ödül kazanmış, dünyanın birçok yerinde sahnelenmiş. Bizde tutar mı? Orası şüpheli.
Bir kısım seyirci "Vay be ne oyunmuş!" derken, bir kısım seyirci de "Hiçbir şey anlamadım. Bu ne biçim oyun" değerlendirmesi yapabilir.
Anlaşılması zor, trafiği çok yoğun, izleyeni yoran bir oyun.
Ne var ki oyunu beğenen de, beğenmeyen de çoğunlukla şu ortak fikirde birleşiyor. "Oyuncuların işi çok zor. Çok emek vermişler, çok iyi bir performans sergiliyorlar..."
Hayatımda seyrettiğim temposu en yüksek oyunlardan biriydi. İlk bölümde anlamaya çalıştım ve açıkçası çok zorlandım. İkinci bölümde herşey daha anlaşılır oldu. Bu kara mizahta "Şiddet" anlatılıyor. Düzenin şiddetle nasıl korunacağı anlatılıyor. Gerçeklerden kaçış anlatılıyor...
En usta oyuncuların zorlanacağı karakterleri Hakan Gerçek, Bülent Şakrak, İlker Ayrık ve Makbule Akbaş büyük bir başarıyla oynuyorlar...
***
Çok güzel filmler geldi. Dinlemekten zevk alacağınız albümler çıktı. "Evita" gibi mükemmel bir müzikal izledik. Ama onları paylaşabilmek için bugün yerimiz yok, itiraf edeyim benim de zamanım kalmadı...
Haftaya telafi ederiz.
Söz...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.