Cuma akşamı 15'inci Uluslararası Randevu İstanbul Film Festivali'nin açılışında "Anna Karenina" filmini izledik. Kültür ve Turizm Bakanımız Ertuğrul Günay'ın himayelerinde ama onsuz ve İstanbul Sosyetesinin tam kadro hazır bulunduğu bir akşamdı...
Şimdi biraz organizasyondan, biraz da Tolstoy ve Anna Karenina'dan söz etmek istiyorum...
***
İçkisiz kokteylere iyice alışmaya başladık. Uygulamayı çok anlamsız ve yanlış buluyorum. Gösteri Cemal Reşit Rey salonundaydı ve ses düzeni ara müzikleri verildiğinde insanı sağır edecek bir volümdeydi. Kimse de müdahale edip düzelttirmedi.
Açılış performansı için Ukrayna'nın en ünlü piyanisti olarak tanıtılan Alexey Botvinov ve ülkemizin en başarılı müzik adamlarından Burhan Öçal düşünülmüştü. Birlikte sahne alan iki müzisyenin performansı maalesef balanslarının kötü olması nedeniyle bana göre başarısız oldu. Bir piyano ve darbukayı dengeleyemeyen tonmayster için büyük ayıp. Bu önemli iki müzisyene ise büyük saygısızlık...
***
Tolstoy, Rus edebiyatının aşılması mümkün görülmeyen zirvesi olarak kabul edilen bir yazar. 1877'de yayınlanan romanı "Anna Karenina" ise ilk zamanlar küçümsenmiş, sonraları klasik haline gelmiş bir şaheser.
Hatta günümüzün modern 125 yazarı arasında yapılan bir anket sonucunda Tolstoy'un "Anna Karenina"sı yazılmış en büyük roman olarak kabul edilmiş.
İlk gençlik yıllarımda okuduğum roman için Dostoyevski "Kusursuz bir sanat eseri" diyor, Nabokov da Tolstoy'un tarzının kusursuzluğuna değiniyor.
***
İşte bu roman defalarca filme alındı. Duyduğum ilk Anna Karenina filmi 1935'te Greta Garbo'nun oynadığı. Sonraki de 1948'de Vivien Leigh tarafından canlandırıldı. 1967'de Ruslar'ın çevirdiği bir "Anna Karenina" daha var. Benim beyaz perdede izlediğim ilk Anna Karenina filmi ise 1997 de Sophie Marceau'nun oynadığı.
***
2012 İngiliz yapımı olan 130 dakikalık yeni "Anna Karenina" Eylül ayında gösterilmeye başlamış. Yönetmen Joe Wright çok değişik bir anlayışla yorumlamış filmi. Başrollerde Keira Knighley ve Jude Law var. İstanbul Film Festivali'nin açılış filmi olarak gösterildi ve ben bu yorumu çok sevdim. Keira Knighley mükemmel oynuyor Anna Karenina'yı. Sanki ufukta bir Oscar ödülü görür gibiyim.
***
Tolstoy'un romanı "Bütün mutlu aileler birbirine benzer. Fakat her ailenin mutsuzluğu kendine göredir" sözleriyle başlar. Filmde yüz yıl öncesinin Rusyasına uzanıyor Tolstoy'un şaheserini modern bir masal olarak izliyoruz.
***
"Anna Karenina" ülkemizde Aralık ayının son haftasında gösterilmeye başlayacak. Filmle ilgili bir kaç not paylaşalım:
Jude Law'dan önce Levin rolü için James McAvoy düşünülmüş. Kont Vronsky rolü için de ilk aday Robert Partisson'muş. Keira'nın sevgilisini oynamak Aaron Taylor Johnson'a kısmet olmuş.
Kitty rolü için ise Saoirse Ronan'a teklif götürülmüş ama oyuncu, çekim tarihleri "Byzantiun" ve "The Host" filmleriye çakıştığı için rolü geri çevirmiş. O rolü de Alicia Vikander üstlenmiş.
Görüntü yönetmeni olarak düşünülen ilk isim ise Philippe Roussellot. O da sağlık sorunları nedeniyle projenin ilk hazırlık döneminde görevini Seamus McGarvey'e bırakmış.
Sonuç, ortaya çok sıkı bir film çıkmış