• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
ALİ KOCATEPE

İstanbul'dan bir Diva geçti

ali.kocatepe@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 22 Şubat 2014, 16:38
Geçen hafta, en sevdiğim seslerden biri olan Nana Mouskouri'yi Zorlu Center'daki konserinde izlerken yaklaşık 50 yıllık bir zaman dilimi gözlerimin önünden geçti ve anılarımla zaman tünelinde bir yolculuk yapıp, duygulandım...
***
Siyah beyaz bir tv programında Danny Kaye elinden tutup Nana Moouskouri ve Harry Belafonte'yi bir masaya getiriyor. Oturuyorlar ve bir Yunan şarkısı olarak anons ettikleri "Niksar'ın Fidanları" türküsünü Rumca, İngilizce ve Jamaika dilinden seslendiriyorlar. Herhalde 50 yıl öncesi. O kadar şirinler ve öylesine eğleniyorlar ki!
***
Cem Karaca'nın Almanya'da sürgün yaşadığı günlerden bir gün. 1979-1987 arası. Karizmatik ve tığ gibi Cem, Nana Mouskouri ile birlikte Alman televizyon kanallarindan birinde. Alfred Biolek'in programına konuk olarak katılıyorlar. Cem'in arkasında "Kanaken" grubu var. Türkçe ve Rumca "Niksar'ın Fidanları"nı söylüyorlar. Nana'ın zirvelerde dolaştığı dönem...
Her iki performansın kayıtlarına internetten ulaşabilirsiniz...
***
Nana da benim anne tarafım gibi Giritli. Bizimkiler Kandiya'danmış, o Hanya doğumlu. Mübadeleden on yıl sonra 1934'de dünyaya gelmiş. Üç yıl sonra da ailesiyle Atina'ya göç etmişler.
Nana 12 yaşında caz şarkıları söylemeye başlamış, 16 yaşında da konservatuar eğitimine. Opera eğitimi alırken bir yandan da gece klüplerinde caz şarkıları söylüyormuş.
***
İlk plağı 1957'de "Fascination". Yunanistan'ın gelmiş geçmiş en önemli sesi olmanın yanında, bugüne kadar 350 milyondan fazla albüm satışı (Beatles ve Elvis Presley'in tüm satışlarının toplamından fazla) ve 300'den fazla altın ve platin plak ödülüyle dünyada tüm zamanların en çok satan kadın sanatçısı.
***
Yani demek istediğim şudur ki, Nana Mouskouri'yi henüz keşfetmemiş olsanız dahi (özellikle genç kuşak için söylüyorum) geç kalmış sayılmazsınız. İnternet dünyasında yüzlerce yorumunu dinlemek şansına sahipsiniz. Bir DNR mağazasına girip Nana Mouskouri albümleri alabilirsiniz. Onu "Aide To Malono" ve "Yalo Yalo" gibi çocukluğumda ezberlediğim rebetiko şarkılarıyla da, Albinoni'nin "Adagio"su, Rodrigo'nun "En Aranjuez Con Mi Amor"u, Bizet'nin "Habanera" gibi klasikleriyle de ("Classical" albümü), film müzikleri, caz şarkıları, Latin melodileriyle, neredeyse aklınıza gelebilecek her türlü müziği yorumlarken dinleyin. Ruhunuzun yıkandığını hissedeceksiniz. Ama Pire Çocukları'nı "Les Enfants Du Pire"yi es geçmeyin...
***
1961 yılında Alman televizyonunun Yunanistan'la ilgili hazırladığı belgesel filme şarkılarıyla katılan Nana, "The White Rose of Athens" adlı parçasıyla büyük sükse yaptı ve parça yalnızca Almanya'da 1 milyondan fazla sattı. Nana, bu parçayla "Atina'nın Beyaz Gülü" olarak Avrupa çapında şöhrete ulaştı.
1962 yılında New York'ta Quincy Jones ile birlikte 3. albümüne imza atan sanatçı, 1963 yılında Paris'e yerleşerek müzik yaşamına burada devam etmeye başladı. 1966 yılında kalipso'nın kralı Harry Belafonte ile ortak bir dünya turnesi gerçekleştirdi. Turne kayıtlarından oluşan "An Evening With Belafonte & Mouskouri" dünya çapında 10 milyondan fazla albüm satışına ulaştı.
1968 yılında İngilizlerin de dikkatini çeken Nana, BBC için "Presentin Nana Mouskouri" adında bir müzik programı gerçekleştirdi. İngilizce, Fransızca, Yunanca ve Almanca söylediği albümlerin tamamı yayınlandığı ülkelerde satış rekorları kırmaya devam etti.
***
Nana Mouskouri, Zorlu'daki konserini 80'inci yaşı için düzenlenen turne kapsamında verdi. Dört kişilik Fransız müzisyenlerden oluşan bir orkestra eşliğinde söyledi. Aslında artık söyleyemiyor. O billur ses artık hançeresinden akmıyor. Ama hiç önemli değildi benim için. Kızı da sahne aldı. Düet de söylediler. Nana Mouskouri'yi ayakta alkışladık.
80 yaşında ayakta dimdik duruyor ve yine siyah çerçeveli gözlükleriyle, gülen gözleriyle, tatlı tebessümüyle saatlerce alkışlasanız bize verdiklerinin karşılığını ödeyemeyeceğiniz klasıyla müziği ne kadar sevdiğini iliklerimize kadar hissettiriyordu...
İstanbul'dan gerçek bir DİVA geçti...


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.