Toplumumuzda kadın ve erkeğin yetiştiriliş tarzları birbirinden epey bir farklıdır. Kız çocukları genel olarak "anaç duyguları" pekiştirilerek "anne" olmak üzerine eğitilirler. Bu nedenle de yetişkinlik döneminde bir kadının en büyük arzusu bebek sahibi olmak olabiliyor. Evlendikten sonra kadın, iyi bir işi, mutlu bir evliliği, güzel bir sosyal çevresi olmasına rağmen 30-35 yaşlarına doğru bir nedenle hala bebek sahibi olamadıysa gerçekte böyle olmadığı halde kendini "başarısız", "yarım bir kadın" gibi hissedebiliyor. Bebek sahibi olmaya duyulan bu güçlü arzu zaman zaman kadının psikolojisini de olumsuz etkileyebilmektedir. Bir çift için tüp bebek yöntemi ile bebek sahibi olmak da seçeneklerden bir tanesidir.
SORUNLA YÜZLEŞME
Bebek sahibi olmak konusunda sıkıntılar yaşayan bir çift ilk dönemde bu problemi kabul etmekte zorlanabilirler ve birbirlerine belli etmemeye çalışsalar da kimi zaman içten içe birbirlerini suçlayabilirler ya da problemi inkar edebilirler. Bu durumda zaman zaman çiftlerin farklı doktor görüşleri almak için bir çaba içine girmekte olduklarını da görüyoruz. Yaşanılan bu süreç yani farklı uzman görüşlerini de alma süreci inkar sürecini uzatabildiği gibi de bazen de kabullenme sürecini kısaltabiliyor da. Çünkü başvurdukları doktorlardan da aynı yanıtı aldıklarında yavaş yavaş problemle yüzleşmeye başlıyorlar. Ve yüzleşme aşmasından sonra çift acısıyla başaçıkabilmek için çeşitli yöntemler geliştirmeye çalışırlar. Kimi çift problemle başaçıkmak için psikolojik destek alırken kimi çiftin evliliklerinde çatışmalar olabilir bazen de kendi başlarına problemin üstesinden gelebilmeyi başarabilirler. Bu sürece girmeden önce eğer bir kadının ya da çiftin ruhsal bir sıkıntısı var ise önce psikolojik tedavisinin yapılması, tedaviden sonra tüp bebek sürecine başlanması ya da çiftin evlilik çatışmaları var ise yine aynı şekilde önce bir psikolojik destek almaları uygun olabilir.
Geçmişte psikolojik sorunu olan bir kadın doktora gidip sıkıntısını anlattığında doktor uzun uzun kadını dinler ve ona "bir çocuk doğuruver sıkıntıların geçer" dermiş. Bunu demesinin nedeni ise, bazı kadınlarda hamilelik döneminde bazı ruhsal rahatsızlıkların örneğin depresyon gibi uyuklama dönemine girmesidir. Bu nedenle bu dönemde bazı kadınlar hamileliklerini daha rahat ve mutlu geçirirler. Ancak tüp bebek tedavisi sırasında kadına uygulanan hormon tedavisi eğer kadın ruhsal olarak risk grubunda ise kadının psikolojisini olumsuz yönde etkileyebilir. Sonuçta kadınların ruhsal durumu, psikolojileri hormonlarından epey etkilenir. Peki her kadının mı bu tedavide psikolojisi bozulur? Elbette hayır. Özellikle psikiyatrik açıdan riskli grup yani daha önce ruhsal sıkıntı geçirmiş kadınlar ya da ailesinde (anne, baba, amca, hala vb) psikiyatrik sıkıntı olan kadınların riski diğerlerine göre biraz daha fazladır. Bu nedenle risk grubundaki kadınların tüp bebek tedavi sürecinde de ruhsal destek almaları önerilir.
ERKEK ANLAYIŞLI OLMALI
Bu süreçte kadının yanı sıra erkeğin de psikolojisi son derece önemlidir. Kadının ve erkeğin yaşadığı sorunlardan bir tanesi de duygularını farklı şekillerde ortaya koymalarıdır. Kadınlar, duygularını daha rahat dillendirebilirken erkekler duygularını konuşmaktan çekinebilirler. Bu durum aslında kadın ve erkek farklılığından kaynaklanır. Bu iki farklı tarz kadın ve erkeğin birbirlerini anlamadıklarını her iki tarafa da düşündürebilir. Yani kadın, "kocam beni anlamıyor, ben neler yaşıyorum, beni desteklemiyor, benimle ilgilenmiyor" diye yakınırken erkek de karısının bu süreci abarttığını düşünebilir. Kadın için son derece stresli olan bu dönemde erkeğin kadını desteklemesi son derece önemlidir. Genelde kadının erkekten beklentisi kendisini anlamasıdır. Kocası tarafından anlaşıldığını hisseden kadın kendisini daha sakin, daha rahat hissedebilir. Bu süreçte en önemli görev erkeğe düşmektedir. Erkeğin kadının yaşamıonı kolaylaştırması, çektiği sıkıntıyı anlaması ve anlayışlı olması hem kadın açısından hem de erkek açısından sürecin daha ılımlı geçmesini sağlayabilir.