İyi pazarlar... Uzakta olunca ülkede yaşanan acının daha da fazlasını yaşıyor insan. Başımız sağ olsun. Bu pazar size buralarda son günlerde görüştüğüm Türklerden bahsetmek istiyorum. Geçen haftalarda anlattığım günümüzün en vahim hastalıklarından kanserle savaşan Kanserle Dans Derneği'nden sonra Ekmel Anda'nın mutlak tanışıp görüşmemi istediği Çiğdem Bostan ve derneğin sahiplerinden Esra Ürkmez ile bir buluşma temin etti bana. Her söylediği bir kitaba, bir tedavi merkezinin köşesine, bir gazeteye yazılması gereken Çiğdem'le sizler için bir söyleşi yaptık. Bilhassa hanımların meme kanseri hakkında bilmeleri gereken çok noktayı tüm açıklığı ile anlatan bu çok değerli iş kadınına hayran kaldım. O kadar büyük bir azimle göğüs germiş ki, her safhasını tüm aleniyeti ile anlattı. Bu arada espriler uçuşmayı ihmal etmedi masamızda. Doğum gününü sorduğumda "Şaka gibiyim, 1 Nisan..." Ekmel Anda'nın hastalığını duyunca dediği... "Bu hastalık sana geldiğine pişman olacak".... Bu kötü haberi aldığı gün Amerika'nın en başarılı kadınlarından biri şeçildiğini öğrenen Çiğdem, gelen tebrik telefonlarının yanında 'geçmiş olsun' telefonlarına büyük bir cesaretle nasıl cevaplar verebildiğini heyecan içinde anlattı. Pozitif ruh haliyle bu illeti nasıl yok etmek için savaşılacağını anlattı. Hayran kaldım... Yarın 6 saatlik bir ameliyat geçirecek olan Çiğdem'e şifalar diliyorum, size de bildireceğim safha safha...
Ve Türkiye'ye özlem Dünyanın en rahat yataklarının Amerika kolu Haluk Çoban ve Cem Akın'ı değişiklik olsun diye Türk yemeği yemeye götürdük. Hem de ilk 'Şip Şak' ertesi gece de 'A la Turca'. İkisinde de tesadüf TSM gecesine rastladık. Hallerinden o kadar memdular ki, hani bir yer daha var desek onlar da Ahu gibi 'whats next' diyeceklerdi. Rakipsiz Orhan (Yeğen) öyle bir ağarladı ki... Ahtapot, özel karides, ciger, içli köfte... Daha neler... Servislerini bilhassa kendi yaptı. Mutfak, salon dışında Yeğen'in başarılı bir ton maester olduğunu da o gece öğrendim. Finalde o süper kokoreçi kendi kesip kendi servis yapınca filim koptu. İki yerde de harika iki dolu dolu Türk gecesi geçirdik. Hepinize iyi haberlerle dopdolu, çok güzel bir hafta diliyorum
25.000 dolarlık yataklar kapış kapış
Gün yok ki NY'a gelen güzel insanlarla tanışmayayım. Hele Ekmel Anda ile oldukça. Anda'nın Türkiye'den okul arkadaşlarından büyük bir event firmasının ortağı (ki artık yatak firmasında) Haluk Çoban ile tanıştık. Çoban 'White and Soft'un sahibi Cem Akın ile çalışıyor. Türk asıllı bu dünya çapındaki marka, yatak şiltesi üretiyor. Hani bildiğimiz yataklardan değil. Tamamen organik. Elde dikilen, at yelesi, yün ve saf pamuğun hiçbir işlem görmeden doğal haliyle yapılıyor. İlk İtalyan firmaları kapatmak istemiş tüm imalatı. Akın, kimseye satış hakkını vermeden kendi yaparsa çok daha karlı ve düzgün olabileceğini düşünerek üretim ve satışı kendi üstlendi. Şimdilerde 'Designed in NY Manifactured in Germany' sloganı ile anne baba ile başladığı bu aile firmasını dünya çapında olmaya hak kazandırdı. "Türkiye'de ilk 500'ün 368'i bizim yataklarda yatar" diyen Cem Akın'a ve Amerika'daki tüm tanıtım ve satıştan sorumlu Haluk Çoban'a 'Hoş geldiniz' diyorum NY'a ve Miami'ye. Yatak fiyatlarının bu kadar yüksek olmasına rağmen bekleyenlerin kuyrukta olduğu bu konseptin başarı sebebini sorunca bu cevabı aldım. En rahat arabalardan Bentley mesela. Büyük meblağ vererek alıyor imkanı olan insanlar. Neden? Başta çok rahat olduğu için. Arabadan çok üzerinde dinlendiğimiz ve vakit geçirdiğimiz en önemli eşyamız tabii ki yataktır. Bu yüzden rahatına ve hijyenine düşkün kişiler sahip oluyor bu yatağa. Sıkı durun fiyatlar 25.000 dolardan başlıyor...
Ahu'm döndü
Benim en sevip saydığım kişilerden biri süphesiz Ahum'dur (Kerimoğlu Aysal) Rüzgar gibi geldi, canıma doyamadan döndü. Son geceyi araya sıkıştırdık ve Şulem (Haskell) ile nefis bir üçlü yemek yapıverdik. Duygu, dostluk, hakikat dolu nefis bir akşam yemeği 'East Pool' restoranda. Yemeğin sonuna doğru Ahu'm her zamanki gibi yine çok güzel bir laf etti. 'Çocuklar işte ben bu dostluğu seviyorum. Herkesin düşündüğü istediği gibi organik besinler dışında dostlarımı da organiklerin arasından olmalarına özen gösteriyorum" Düşündüm ne kadar doğru... Ahum seni çok özleyeceğim, bir an evvel görüşmek dileği ile hayırlı yolculuklar. Eminim telefonlaştığımızda ya Uzakdoğu ya Antiller ya öyle bir yerde karşıma çıkar benim 'what's next' sloganlı arkadaşım.