İyi pazarlar.... Umarım sizi sevdiklerinizle mutlu bir pazar sabahına kalktığınızda yakaladım. Her zaman sevgi ile olun dilerim. Hele bugün, hani ‘Sevgililer Günü’nde... Dün New York'un internet dünyasındaki yegane iyi gazetelerden 'Turkish voice'a geçtim. sahibi Hilmi Yurdusever sohbeti öğlen yemeği ile devam ettirelim dedi ve ofisine yakın bir Uzakdoğu ağırlıklı restorana götürdü. Nefis bir çorba ile başladığımız yemekte bir o kadar lezzetli somonla devam ettik. Servis, dekor, menü epey iyi idi 'Ayza'da. Yemeğin sonunda masaya gelen 2 delikanlı ile tanışınca 'Ayza'nın sırrını çözebildim. Aytaç Nural ve Zafer Sevimçok'un isimlerinin ilk hecelerinden oluşmuş. Böylece bu güzel restoranın West Village'da ikincisi varmış, sahiplerinin 2 yakışıklı tertemiz Türk gencine ait olduğunu gördüm.
Hazır buradaki Türkler'den bahsederken gurur duyacağınız bir kuruluştan bahsetmek istiyorum. 'Kanserle dans'... Adından da anlayacağınız gibi kanserli hastaları şifalarına kavuşturma ve bu işlemi yaparken onlarla mutlu bir zaman geçirtme anlamındaki bir kuruluşun başında olan Esra Ürkmez ile bir söyleşi yapmak üzere Braynt Park'ın içindeki restoranda buluştuk. Zamanımızın bu önemli hastalığı ve tedavi ve sabırla kurtulabilme yöntemlerinde konuştuk. Önünden her zaman geçtiğim hatta panayır kurulduğunda ayaküstü yemek bile yediğim bu parkın restoranında ilk yemeğimdi. Meğer ne güzelmiş menüsü. Bilhassa yediğim ördek bacağı ve yanındaki nefis mercimek salatası...
Ve tabii ki biraz gösteri. Geçen birçok yazımda bahsettiğim gibi buradaki restoranlar, kafeler, bulanjeriler saymakla, yemekle, hatta önünden geçip menüsüne bakmakla bitmediği gibi her sezon yepyenileri sahneye konan veya devamlı yenilenen bir veya birkaç kere sunulan gösteriler de bitmez. Hafta başında anons edildiği günlerde biletleri biten bir gösteriye gittim. 'The good wife' dizisi, 'Golden eye' James Bond, 2012'de çevrilen 'Any day now', 2013 te 'Şirinler', 'Burlesque' vb. gibi film ve dizi haricinde 'Macbeth'te ve de geçen 2 yıl boyunca Broadway'de sahneye konan 'Cabaret' müzikalinde çok büyük başarı elde eden ödülü İskoçyalı oyuncu ünlü aktör Alan Cumming'in harika gecesine katılmak üzere Carnegie Hall'de aldım soluğu. Geçen yıl Oscar törenini sunan bu çok sevilen sanatçının gecesine çok şık hayranı, arkadaşı vs. nin katıldığı şık gece başından sonuna kadar sıkı hazırlanılmış bir galaydı.
Birbirinden ilginç kıyafetlerle sahne alan Cummings yeni CD'sinden birbirinden ilginç şarkılar hatıralar ve tarifsiz esprilerle nefis bir gece yaşattı hayran ve dostlarına.
Bu gece de taze taze seyrettiğim şahane bir gösteriyi sunmak istiyorum. Taiko davul gösterilerini muhteşem kostüm ve koreografilerle sunan müthiş bir şov TAO... Edinburg festivali ile 2004'te halkın karşına çıkan bu dev grup Vancouver'de yapılan 2010 Olimpiyatlarındaki performansları ile 400'ün üzerindeki şehirde gösterilerine devam ettiler. Davulun sesi uzaktan iyi gelir denirdi. Bu akşam davulun sesinin yakından bu kadar güzel olabileceğini tattım.
Veeee tüm hafta yeni şovlar, yeni tanışmalar dışında eski, eskimeyen canım Ahum (Aysal Kerimoğlu) ile buluşmamız. Geçen haftaki evinde 'Hoş geldin'den sonra ikimizin de soğuk algınlığı ile buluşamadığımız 1-2 günün acısını son günlerin NY flaş mekanı Baccarat'ta çıkardık. Hakikaten flaş denecek kadar iyi bir mekan Baccarat'nın loftu ve de barı. Buralarda biraz vakit geçirip restoranı 'Chevalier' ye indik. Ahum'la başbaşa zamanın nasıl geçtiğini anlayamadan kendimizi Rouge gösterisinde buluverdik, Pamuk Prenses'in değişik bir versiyonunda.
Tam nokta koyup vedalaşıyordum ki.... Son gösterilerinden birine yetişebildiğim 'Misery'ye. Laurie Metcalf gibi önemli bir isimle başrolü paylaşan Bruce Willis'in oyunu. Çoğunuz Kathy Bates ve James Kaan'ın oynadığı filmi hatırlarsınız. Ünlü yazara hayran ama delilik derecesinde hayran okuyucusu araba kazasından evine taşıdığı yazarın kendi için yazacağı yeni romanı yazdırabilmek ve bu arada evden kaçamaması için verdiği inanılmaz çabalar... Şahane bir oyuncu olan Metcalf Willis ile trajikomik nefis bir oyun sergiliyorlar. Oyun kadar da evin odalarıyla dönen dekora bayıldım. Buna bir de oturduğum yer hatta bulduğum bilet eklenince... Şöyle ki, tek başıma yola çıktım, son dakika nereye bulursam biletimi alıp gireceğim diye düşündüm.
Aklımda en az ihtimal olanına yani 'Misery'ye gittim ilk önce. Türkiye'den geldiğimi, her hafta 1 veya 2 gösteriye gittiğimi, o yüzden son dakika bilet... diye anlatırken gişedeki bey 'Tamam tamam...' dedi biletimi uzattı.
O kadar normalin altında bir fiyat söylediki eve nasıl gidip dürbünümü alacağımı düşünürken sordum 'Balkon arkası mı?' diye niyetim hafta arasına denemekti. 'Yok' dedi. Uzatmadım aldım erken girdimki merakımı gidereyim diye. Adam çok mu üzülmüş, çok mu yaşlı bir tanıdığını andırmışım... En ön sırayı vermiş. Yanıma oturan hanımdan biletinin fiyatını sorduğumda tam 6 misli olduğunu öğrendim yerimin. Eeeeeee hep derim ya pozitif enerji, at bir yerden gelir tabiattan.... Hepinizi pozitif enerjilerle bırakıyorum, sevdiklerinize, sevildiklerinize...